2024 yılı, dünya genelinde demokrasinin nabzını tutacak bir yıl olarak öne çıkıyor. Toplamda 89 ülke, genel seçimler için sandık başına gidecek. Bu, dünya genelindeki birçok hükümetin yeniden şekilleneceği ve uluslararası politik dengelerin potansiyel olarak değişebileceği anlamına geliyor. Dahası, bu ülkelerin yarısı kadarı, yani yaklaşık 45 ülke, sadece ulusal düzeyde değil, aynı zamanda yerel düzeyde de seçim süreçlerini yönetecek. Bu durum, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve yerel demokrasinin canlılığının arttırılması açısından önemli bir fırsat sunuyor. Aynı zamanda, bu seçimlerin getireceği yönetim değişiklikleri, politik istikrar, ekonomik büyüme ve sosyal kalkınma gibi birçok alanda belirleyici olacak. Bu analizde, 2024 seçim döngüsünün potansiyel etkilerini, beklenen zorlukları ve fırsatları, ulusal ve yerel düzeydeki seçimlerin birbirleriyle olan ilişkisini ve bu sürecin küresel siyaset üzerindeki muhtemel yansımalarını inceleyeceğiz.
Ortadoğu
Ortadoğu, tarihsel ve jeopolitik karmaşıklığıyla bilinen bir bölge. Ortadoğu’da seçimler, genellikle mevcut siyasi yapıların ve güç dengelerinin bir yansıması olarak görülür. Otoriter rejimlerin hâkim olduğu bazı ülkelerde, seçimler genellikle rejimin meşruiyetini pekiştirmek için bir araç olarak kullanılırken daha demokratik yapıya sahip ülkelerde ise seçimler, halkın iradesinin gerçek bir ifadesi olarak kabul edilir. Ancak her iki durumda da seçim sonuçları yerel ve bölgesel politikalar üzerinde derin etkilere sahip olabilir.
Bir yandan seçimler, halkın mevcut yönetimden duyduğu memnuniyet veya rahatsızlığın bir göstergesi olarak işlev görür. Eğer halk, ekonomik durgunluk, yolsuzluk, işsizlik ve sosyal adaletsizlik gibi sorunlardan ötürü mevcut liderlere olan güvenini yitirmişse, bu durum muhalefet partilerinin veya reform yanlısı adayların yükselişine zemin hazırlayabilir. Örneğin, genç nüfusun yoğun olduğu ülkelerde, işsizlik ve ifade özgürlüğü gibi konular seçim kampanyalarının merkezinde yer alabilir.
Öte yandan, seçimler, bölgesel güç dengelerini de etkileyebilir. Örneğin, İran’daki seçimler, ülkenin dış politikasını ve özellikle nükleer programını etkileyebilir, bu da ABD ve diğer Batılı güçlerle olan ilişkileri doğrudan etkiler. Suudi Arabistan gibi monarşilerde ise seçimler daha çok danışma meclislerinin oluşumunu etkileyebilir ve bu da kraliyet ailesinin politikalarına dolaylı bir etki yapabilir.
Bölgesel çatışmalar açısından, seçimlerin sonuçları, özellikle Suriye ve Yemen gibi uzun süredir devam eden iç savaşlarla boğuşan ülkelerde barış süreçlerini etkileyebilir. Seçimler, çatışmanın tarafları arasında güç dengesini değiştirebilir ve müzakere masasında kimin oturacağını belirleyebilir. Ayrıca, terörizmle mücadele ve sınır güvenliği gibi konular da seçim kampanyalarında önemli bir yer tutabilir.
Diplomasi ve uluslararası ilişkiler bağlamında, seçimler, bölge ülkelerinin dış politikalarında değişikliklere yol açabilir. Örneğin, Türkiye’nin Suriye politikası veya Körfez ülkelerinin İran ile ilişkileri, seçim sonuçlarına bağlı olarak yeni bir yön alabilir. Ayrıca, İsrail ve Filistin arasındaki ilişkiler de seçim sonuçlarına göre değişebilir, zira bu durum iki devletli çözümün geleceğini etkileyebilir.
Afrika
Afrika kıtası, 54 ülkesiyle dünyanın en çeşitli ve dinamik bölgelerinden biridir. Siyasi, etnik ve kültürel çeşitliliği, kıtanın seçim süreçlerini de oldukça karmaşık hale getirir. 2024 yılında Afrika’da yapılacak seçimler, kıtanın geleceği üzerinde derin etkiler yaratabilir ve bu etkiler yerel, bölgesel ve uluslararası düzeylerde hissedilebilir.
Afrika’da seçimler, genellikle demokratik kurumların güçlendirilmesi ve hukukun üstünlüğünün sağlamlaştırılması için bir fırsat olarak görülür. Ancak seçim süreçlerinin şeffaflığı ve adillik düzeyi, ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösterir. Bazı ülkelerde seçimler, mevcut iktidarın meşruiyetini pekiştirmek için bir araç olarak kullanılırken diğerlerinde gerçekten rekabetçi ve halkın iradesini yansıtan demokratik süreçler olarak işlev görür.
2024 seçimlerinin potansiyel etkilerini değerlendirirken kıtanın karşı karşıya olduğu temel sorunları göz önünde bulundurmak gerekir. Ekonomik zorluklar, yolsuzluk, etnik gerilimler, terörizm ve iklim değişikliğinin etkileri, seçim sonuçlarını ve sonrasında izlenecek politikaları doğrudan etkileyebilir.
Ekonomik açıdan, Afrika’da birçok ülke doğal kaynaklara sahip olmasına rağmen, yüksek işsizlik oranları ve yetersiz altyapı gibi sorunlarla mücadele etmektedir. Seçimler, ekonomik reformları ve yatırımları teşvik eden liderlerin ön plana çıkmasına olanak tanıyabilir. Örneğin, Nijerya gibi petrol zengini ülkelerde, seçimler enerji politikalarını ve uluslararası yatırımcıların ülkeye olan ilgisini etkileyebilir.
Yolsuzlukla mücadele, Afrika’da seçimlerin merkezinde yer alan bir diğer konudur. Yolsuzluk, kıtanın ekonomik ve sosyal kalkınmasını engelleyen temel bir sorun olarak görülür. Güney Afrika ve Kenya gibi ülkelerde, yolsuzlukla mücadele vaatleri, seçmenlerin tercihlerini belirleyebilir ve seçim sonrası dönemde hükümet politikalarının şekillenmesinde önemli bir rol oynayabilir.
Etnik gerilimler ve çatışmalar, Afrika’da seçim süreçlerini karmaşıklaştıran faktörler arasındadır. Etiyopya ve Kamerun gibi ülkelerde, etnik gruplar arasındaki gerilimler seçim sonuçlarını etkileyebilir ve ülkenin istikrarını tehlikeye atabilir. Bu durum, seçimlerin ardından ulusal birlik ve barışın sağlanması için kapsayıcı politikaların benimsenmesini zorunlu kılar.
Terörizmle mücadele, Sahel bölgesi ve Somali gibi ülkelerde seçimlerin önemli bir gündem maddesidir. Seçimler, terörizmle mücadelede etkili olabilecek güvenlik politikalarını belirleyen liderlerin seçilmesine yol açabilir. Bu da bölgesel güvenlik ve istikrar için kritik öneme sahiptir.
İklim değişikliği ve çevresel sorunlar, özellikle tarımın ekonomi üzerinde büyük bir etkisi olduğu ülkelerde seçimleri etkileyebilir. Sudan ve Etiyopya gibi ülkelerde, kuraklık ve su kaynakları üzerindeki baskı, seçim kampanyalarında önemli bir yer tutabilir ve seçilen liderlerin çevre politikalarını şekillendirebilir.
Uluslararası ilişkiler açısından, Afrika’daki seçimler, kıtanın küresel sahnede oynadığı rolü de etkileyebilir. Çin ve Batılı ülkelerle olan ekonomik ve diplomatik ilişkiler, seçim sonuçlarına göre yeni bir yön alabilir. Ayrıca, Afrika Birliği gibi bölgesel örgütlerin geleceği ve etkinliği de seçimlerin sonuçlarına bağlı olarak değişebilir.
Amerika
Amerika kıtaları, Kuzey’den Güney’e uzanan geniş bir coğrafyada, farklı siyasi sistemler ve sosyo-ekonomik yapılar barındırır. Kuzey Amerika’da, ABD’nin siyasi manzarası, her dört yılda bir yapılan başkanlık seçimleriyle şekillenir. ABD’de seçimler, sadece ulusal politikaları değil, aynı zamanda küresel siyaseti de etkileyen önemli bir olaydır. 2024 seçimleri, iç politikada sağlık hizmetleri, göçmenlik politikaları, ekonomik büyüme ve sosyal adalet gibi konuların yanı sıra, dış politikada ticaret anlaşmaları, iklim değişikliği ile mücadele ve uluslararası güvenlik gibi meseleleri de gündeme taşıyacaktır. ABD’nin seçim sonuçları, NATO ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlarla ilişkilerini ve Çin, Rusya gibi büyük güçlerle olan stratejik rekabetini de şekillendirecektir.
Kanada’da ise, genellikle dört yılda bir yapılan federal seçimler, ülkenin sosyal politikaları ve ekonomik yönünü belirler. Kanada’nın göçmen karşılayıcı politikaları, çevre koruma çabaları ve yerli halklarla ilişkileri, seçim sonuçlarına göre değişebilir. Ayrıca, ABD ile olan ticaret ve enerji ilişkileri de Kanada seçimlerinin önemli bir parçasıdır.
Latin Amerika ve Karayipler’de ise, demokratik kurumların kırılganlığı, popülizm, yolsuzluk ve ekonomik istikrarsızlık gibi sorunlar seçim süreçlerini etkiler. Brezilya, Meksika, Arjantin ve Kolombiya gibi büyük ekonomilere sahip ülkelerde yapılacak seçimler, bölgesel ticaret anlaşmaları, yatırım politikaları ve sosyal programlar açısından belirleyici olacaktır. Örneğin, Brezilya’daki seçimler, Amazon yağmur ormanlarının korunması ve iklim değişikliği ile mücadele konusunda uluslararası toplumun beklentilerini etkileyebilir.
Venezuela, Nikaragua ve Küba gibi ülkelerdeki seçimler, otoriter yönetimlerin meşruiyetini sorgulayan uluslararası eleştirilere ve yaptırımlara rağmen, iktidarın el değiştirmesi açısından kritik olabilir. Bu tür seçimler, insan hakları ve demokrasi standartlarına yönelik uluslararası baskıları artırabilir.
Karayipler’de ise adaların küçük ekonomileri ve sınırlı kaynakları, seçim sonuçlarının turizm, doğal afetlere hazırlık ve uluslararası yardım gibi konular üzerinde yoğunlaşmasına neden olur. Bu ülkelerdeki seçimler, bölgesel iş birliği ve kalkınma programlarını etkileyebilir.
Bölgesel iş birlikleri açısından, Mercosur ve Karayip Topluluğu (CARICOM) gibi örgütler, üye ülkelerin seçim sonuçlarına göre yeni politikalar geliştirebilir. Bu tür bölgesel iş birlikleri, kıtalararası ticaret, yatırım ve sürdürülebilir kalkınma konularında önemli rol oynar.
Avrupa
Avrupa, siyasi istikrar ve demokratik kurumların güçlü olduğu bir kıta olarak bilinir. Ancak son yıllarda artan popülizm, göçmen krizi, ekonomik belirsizlikler ve uluslararası ilişkilerdeki gerilimler, Avrupa’daki seçim süreçlerini ve sonuçlarını etkileyen önemli faktörler haline gelmiştir. 2024 yılında Avrupa’da yapılacak seçimler, bu dinamikler ışığında kıtanın geleceğini şekillendirecek ve potansiyel olarak geniş çaplı etkilere sahip olacaktır.
Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki seçimler, hem ulusal hem de bölgesel politikalar üzerinde belirleyici bir rol oynar. AB’nin geleceği, üye ülkelerin iç politikaları kadar, bu ülkelerdeki seçim sonuçlarına da bağlıdır. Örneğin, Fransa ve Almanya gibi önde gelen Avrupa Birliği ülkelerindeki seçimler, Avrupa Birliği’nin ekonomik politikalarından göçmen politikalarına, dış ilişkilerden çevre ve iklim değişikliği ile mücadeleye kadar birçok alanda belirleyici olabilir.
Popülizmin yükselişi, Avrupa’daki seçimlerin en önemli unsurlarından biridir. İtalya, Polonya ve Macaristan gibi ülkelerde popülist partilerin kazanması, Avrupa Birliği’nin liberal demokratik değerlerine ve hukukun üstünlüğüne meydan okuyabilir. Bu durum, Avrupa Birliği içindeki bütünlüğü ve kıtanın dış politikasını etkileyebilir, ayrıca Rusya ve Çin gibi diğer büyük güçlerle ilişkilerde yeni stratejilerin belirlenmesine neden olabilir.
Göçmen krizi, özellikle Akdeniz üzerinden Avrupa’ya ulaşan göçmen ve mülteci akınları nedeniyle, Avrupa’daki seçimlerde merkezi bir konu olmaya devam ediyor. Göçmenlere karşı politikalar, seçim kampanyalarında önemli bir yer tutabilir ve seçim sonuçları, AB’nin sınırlarını koruma ve entegrasyon politikalarını etkileyebilir.
Ekonomik belirsizlikler ve eşitsizlikler de Avrupa’daki seçimlerde etkili olan diğer faktörlerdir. Euro bölgesindeki borç krizleri ve yüksek işsizlik oranları, özellikle genç seçmenler arasında ekonomik reform taleplerini artırabilir. Bu durum, seçimlerde sosyal adaleti ve ekonomik kalkınmayı önceliklendiren partilerin ve adayların öne çıkmasına yol açabilir.
Avrupa’daki seçimler, kıtanın uluslararası ilişkilerdeki rolünü de etkileyebilir. Brexit sonrası Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği ile ilişkileri, İngiltere’deki seçim sonuçlarına bağlı olarak yeni bir boyut kazanabilir. Ayrıca, NATO ve ABD ile olan güvenlik iş birlikleri, Avrupa’nın savunma politikaları ve Rusya ile olan ilişkileri de seçim sonuçlarına göre şekillenebilir.
Asya
Asya kıtası, dünyanın en büyük ve en nüfuslu kıtası olarak, küresel siyasette merkezî bir role sahiptir. Asya’nın siyasi manzarası, demokratik ülkelerden tek parti sistemine sahip ülkelere, monarşilerden otoriter rejimlere kadar geniş bir yelpazede yer alır. Hindistan, Endonezya ve Japonya gibi demokrasilerde seçimler, halkın iradesinin bir yansıması olarak görülür ve siyasi değişim için bir fırsat sunar. Bu ülkelerdeki seçimler, ekonomik büyüme, sosyal reformlar ve dış politika gibi konularda hükümet politikalarını şekillendirebilir.
Hindistan’da yapılacak genel seçimler, dünyanın en büyük demokrasisinin geleceğini belirleyecek ve bölgesel güç dengelerini etkileyebilecek önemli bir olaydır. Hindistan’ın ekonomik politikaları, dış ilişkileri ve iç güvenlik stratejileri, seçim sonuçlarına göre yeni bir yön alabilir. Ayrıca, Hindistan’ın Çin ve Pakistan ile olan ilişkileri ve bölgesel güvenlik meseleleri de seçimlerin sonuçlarına bağlı olarak değişebilir.
Çin’de ise, Komünist Parti’nin liderliğindeki siyasi sistem nedeniyle, seçimler genellikle parti içi güç dengelerini yansıtır. Ancak yerel hükümetler ve halk meclisleri için yapılan seçimler, halkın taleplerinin ve beklentilerinin bir göstergesi olabilir. Çin’in ekonomik büyüme stratejileri, dış ticaret politikaları ve “Bir Kuşak, Bir Yol” girişimi gibi küresel projeleri, seçim sonuçlarına göre etkilenebilir.
Japonya’da, ekonomik durgunluk ve nüfus yaşlanması gibi iç sorunlar, seçim kampanyalarında önemli konular arasında yer alır. Japonya’nın ABD ile olan güvenlik iş birliği ve Kuzey Kore ile ilişkileri gibi dış politika meseleleri de seçim sonuçlarına göre şekillenebilir.
Güneydoğu Asya’da, Filipinler, Tayland ve Malezya gibi ülkelerdeki seçimler, demokratik kurumların güçlendirilmesi ve yolsuzlukla mücadele gibi konularda belirleyici olabilir. Bu ülkelerdeki seçim sonuçları, ASEAN gibi bölgesel örgütlerin politikalarını ve bölgesel ticaret anlaşmalarını etkileyebilir.
Orta Asya’da, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan gibi ülkelerdeki seçimler, siyasi istikrar ve ekonomik reformlar açısından önemlidir. Bu ülkelerdeki seçim sonuçları, enerji kaynaklarına erişim ve Rusya, Çin gibi büyük güçlerle olan ilişkileri etkileyebilir.
2024 yılı, dünya genelindeki seçimlerin yoğunluğu ve önemiyle tarihe geçmeye aday. Her kıta, kendi içindeki siyasi, ekonomik ve sosyal dinamiklerle şekillenen seçim süreçlerine tanıklık edecek. Bu seçimler, yerel halkın yaşam standartlarından küresel güç dengelerine, ekonomik kalkınmadan çevresel politikalara kadar geniş bir etki yelpazesi sunuyor. Seçim sonuçları, demokrasinin derinleşmesine, hukukun üstünlüğünün pekişmesine ve uluslararası iş birliklerinin güçlenmesine katkıda bulunabilirken aynı zamanda mevcut sorunları daha da karmaşık hale getirebilir ve yeni zorlukları beraberinde getirebilir.
Amerika kıtalarında, ABD’nin küresel liderlik rolü, Latin Amerika’nın ekonomik ve sosyal reform ihtiyacı ve Karayipler’in çevresel dayanıklılığı seçimlerin odağında olacak. Avrupa’da, AB’nin bütünlüğü, popülizmin yükselişi ve göçmen politikaları kritik öneme sahipken Afrika’da ekonomik zorluklar, yolsuzlukla mücadele ve etnik gerilimler seçim süreçlerini etkileyecek. Ortadoğu’da, iç savaşlar, siyasi istikrar ve dış politika stratejileri seçim sonuçlarını belirleyici olacak. Asya’da ise, dünyanın en kalabalık demokrasilerinin yanı sıra otoriter rejimlerin politikaları ve bölgesel güç dengeleri seçimlerin merkezinde yer alacak.
Bu seçimlerin getireceği değişimler, sadece ulusal düzeyde değil, aynı zamanda küresel düzeyde de hissedilecek. Uluslararası ilişkiler, ticaret anlaşmaları, güvenlik iş birlikleri ve çevresel anlaşmalar, seçim sonuçlarına bağlı olarak yeni bir şekil alabilir. Bu nedenle, 2024 seçim döngüsü, sadece politik analistler ve stratejistler için değil, tüm dünya vatandaşları için dikkatle izlenmesi gereken bir süreçtir.
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.
** Bu yazıya şu şekilde atıf verebilirsiniz:
Aybars Öztuna, “2024 Küresel Seçim Döngüsü: Dünya Sahnesindeki Değişim Rüzgârları” https://www.fikirtepemedya.com/dis-politika/2024-kuresel-secim-dongusu-dunya-sahnesindeki-degisim-ruzgarlari/ (Yayın Tarihi: 5 Temmuz 2024).
***Bu yazıyı PDF olarak indirebilirsiniz: