Bazı sorular vardır, sürekli sorulur, aslında cevabı da vardır ancak ısrarla sorulmaya devam eder. Ramazan programlarının artık parodileşmiş “Diş fırçalamak orucu bozar mı?”, “Sakız çiğnemek orucu bozar mı?” soruları gibi, Türkolog ve tarihçi olarak muhatap olduğum “Moğollar Türk müdür?”, “Kızılderililer Türk müdür?” soruları da aynı kategoridedir. Son 15 yıldır bu sorular listesine yeni bir soru şekli daha eklendi: “Yılbaşı Türk kültürü müdür? Eski Türkler ağaç süsler miydi? Nardugan Türk bayramı mıdır?” Aslında bu artan soruların da basit cevapları var. Sokratik şekilde soruya soruyla cevap vererek bunun çözümüne doğru gidelim.
Sual: Nardugan bir Türk bayramı mıdır?
El-cevap: Nardugan, çeşitli kaynaklarda görüldüğü üzere İdil-Ural yöresindeki Türk toplumlarının farklı tarihlerde ve şekillerde kutladığı bir bayramdır. Yani, evet. Türk bayramıdır.
Sual: Nardugan, hangi tarihlerde ve hangi şekillerde kutlanmaktadır?
El-cevap: Muhtelif kaynaklar Başkurt, Kazan Tatar ve Çuvaşlarda 21 Mart olan Nevruz’un karşılığı olarak Nardugan’dan bahsederken, aynı zamanda İdil-Ural bölgesinin Hristiyan Tatarları olan Kreşinlerin Nardugan’ı çoğu Hıristiyan toplumun Noel tarihi olan 25 Aralık’ta kutladığını görmekteyiz.
Sual: Yani dünya üzerindeki bir Türk toplumunun, Noel muadili ve kendine has bir bayramı olduğu doğru mudur?
El-cevap: Evet, Kreşin Tatarları özelinde doğrudur.
Sual: Peki, bu Nardugan, yılbaşının ve Noel’in öncüsü, eski bir bayram sayılabilir mi? Yani Hristiyan Avrupa, Noel’i bizden öğrenmiş olabilir mi?
El-cevap: Hayır. Kreşin Tatarlarının bu bayramı kutlamasına dair belgelerin 19. yüzyılın ikinci yarısından başladığını görmekteyiz. Diğer İdil-Ural Türk toplumlarında, Türk dünyasının ortak bayramlarından Nevruz ile eş değerde anılıp Kreşin Tatarlarında Noel tarihine denk gelmesi ve bunun son 150 yılda kaydedilmesi, sonradan Hristiyanlaşan bir toplumun Hıristiyanlık öncesi örf adetlerini yeni dinine uydurmasıyla açıklanabilir. Hakeza burada gördüğünüz, kapı kapı gezen çocuklara çeşitli tatlıların ve elma gibi meyvelerin ikram edildiği, Konyalıların aklına Regaip Kandili’ndeki şivlilik geleneğini, geri kalan çoğunuzun aklına ise Cadılar Bayramı’nı getirecek Çuvaş kış bayramı surhuri de benzer bir bayramdır. Önceden Nevruz benzeri, bahar ekinoksu günlerinde kutlanan bir çeşit bayramken Hristiyanlık etkisiyle ocak ayına kaymıştır. Yani o yörede Hristiyanlaşan Türklerin, kendi kültürleri ile Noel’i harmanlayarak kutlamaları bir sır değildir. Normalde Nevruz’un dengi olan Nardugan’ın Noel dönemine kayması, Nartavan ismiyle yine Çuvaş kültüründe de mevcuttur.
Buraya kadar olan bilgileri kısmen kafamda dağınık olan ama çalakalem yazarken toparlayamadığım Rusça kaynaklardan ve dostum Ayberk Furkan Demirel’in geçmişte yaptığı paylaşımlardan derledim, ayrıca yıllardır tanıdığım değerli hocam ve Fikirtepe yazarı Kutlu Altay Kocaova’nın İDİL BOYUNUN NEVRÛZU: NARTUKAN ve Karakalpak asıllı araştırmacı Caksımuratoviç’in Tatar bayramları ve halk eğlenceleri üzerine yazdığı bu makaleden faydalandım.
Sonuç olarak, Nardugan hem Nevruz’un İdil-Ural versiyonu olarak hem de Hristiyan Türklerin Noel uyarlaması olarak bir Türk bayramıdır. Ancak iddia edildiği gibi kadim, Noel’in kökü olan bir bayram değildir, etkileşim tam tersi şekilde gerçekleşmiştir. Peki, bu durum sadece Nardugan’a ve İdil-Ural yöresine mi hastır? Elbette ki hayır. Kısa bir araştırma ile Bekteginler sülalesinden Erbil Atabeyi Muzafereddin Gökbörü’nün (1154-1233) Erbil’de kurumsallaştırdığı Kandil kutlama geleneğinin Hristiyan bayramlarına benzetildiğini ve bunun amacının da bölgedeki Hristiyan unsurun İslamlaşmasını kolaylaştırmak olduğunu görürsünüz. Hakeza Osmanlı dönemindeki meşhur edebî tür olan, doruk noktasını Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n Necât eserinde gördüğümüz mevlid ve Osmanlı’da 1588’de bir gelenek haline getirilen Mevlid kutlamaları da bu tartışmalara konu olmuş, Hristiyanların Hz. İsa’nın doğumuyla ilgili kutlama ve kültür ögelerine bir alternatif oluşturma amacında olduğu başta Ahmet Yaşar Ocak olmak üzere yetkin isimlerce tartışılagelmiştir. Şahsen dünyanın neresinde olursam olayım, bir gül fidanı ve akarsu bulup dileğimi atmadan geçmediğim Hıdırellez bayramında da İslam öncesi Türklükle, İslam öğretilerinin elementleri bulunmakla birlikte, özellikle Balkan Hristiyanlarında bulunan Aziz Yorgi Yortusu yani Đurđevdan[1] ile Hıdırellez örtüşmektedir. Bu bayramın da köklerinde benzer bir senkretizmin yatması olağandır. Din ve kültürün coğrafyalara nasıl adapte olduğunu, hiçbir açıklama yapmadan şu şekilde de özetleyebiliriz:
Kırgızistan’a vaktiyle Çin içlerinden göç etmiş Müslüman Çinlilerin inşa ettiği asırlık cami. Karakol Dungan Camisi olarak bilinir.
Litvanya’nın Nemej ya da Nemėžis ismiyle anılan köyündeki Lipka Tatarlarının köy camisi.
İran’ın İsfahan şehrindeki Ermenilerin inşa ettiği, 17. yüzyıldan kalma Vank Katedrali.
Bu üç fotoğraf size yüzeysel şekilde gösterilip “hangisi cami, hangisi kilise, hangisi Budist (ya da herhangi bir Uzakdoğu dininin) tapınağı” diye sorulsaydı, ne cevap vereceğinizi tahmin etmek güç değil.
Bu senkretizm günümüzde de devam etmektedir. Arap asıllı bir Müslüman olan ve Detroit’te ikamet eden Samar Baydoun Bazzi, küçük kızının yılbaşı ağacı görünce “Noel!” diye çığlık atması üzerine yılbaşı ağacını evden atmış ama bunu yasaklamanın çözüm olmayacağını düşünerek Noel ağacına benzer ama hilal şeklinde olan Ramazan ağacını tasarlamıştır. Linkte göreceğiniz üzere, altına hediyeler de konan şekliyle, Batı ülkelerindeki Müslüman çocuklara, Batı’nın festival kültürü kendilerine olumsuz tesir etmesin diye sunulmaktadır bu ağaç. Yani ister istemez, çocuklarını Batı kültürünün asimilasyonundan korumak isteyen aileler, Batı kültürüne ait unsurları özleştirip İslam ile harmanlayarak tarihte yapılagelen metodu uyguluyor. Buradan Nardugan’a gelelim. Nardugan’ın bilgi kirliliği içinde, Türklükle kökten eşleştirilerek sunulması elbette Türk kültürüne zarar verir. Yalan bilgiler üzerine kurulan inşalar, internet sayesinde bilgiye çabuk ulaşımın olduğu bu çağda çok çabuk çökmekte, çökerken de insanlarda da millî kültür bilincini aşındırmaktadır. Ancak Nardugan’ın İdil-Ural Türklüğünün senkretik bir kültür unsuru olduğunu bilerek de yılbaşı kutlamaları millileştirilebilir. Açık konuşmak gerekirse, bu çağda küreselleşmenin kültürleri bulamaçlaştırıp eritmesine direnmenin en sağlam ve etkili yolu, act local, think global yani “yerel davran, küresel düşün” düsturunun tam tersini yapmaktır. Esasta, fikirde millî ve yerel olup usulde, icraatta küresel davranabilmektir.
Yılbaşı ve Noel tartışmasında iki tarafın da hem haklı hem haksız olduğu yön neredeyse aynıdır. Yılbaşı, Noel değildir. Ancak günümüzdeki yılbaşı kutlamaları köklerini Batı’nın Noel geleneğinden almaktadır. 21. yüzyılda insanların yılbaşı kutlama heveslerine ket vurulamaz, insan doğası gereği böyle şenlikli şeyleri sever. Ancak eğer yılbaşı kutlamalarını Nardugan, Surhuri gibi İdil-Ural[2] kış kutlamalarının halk âdetleriyle harmanlarsanız, böyle hevesi olan özel işletmelerde buna uygun ikram ve sunumlar yapılırsa, yılbaşı kutlamaları daha Batılı değil daha Türk/Turan temelli motiflerle bezenirse, o zaman küresel etkiyi millileştirirsiniz, eksiyi artıya çevirirsiniz, çocuklarınızın küçüklükten ilgi duyduğu figürleri Batı dünyasından Turan coğrafyasına çevirirsiniz. Bunu yaparken ne “Ayaz Ata” gibi hayalî figürler uydurmanıza gerek var ne de yukarıda bahsedilen Nardugan efsanelerini peyda etmenize. Yüzyılların metodunu uygulayın, kafidir.
[1] Corcevdan şeklinde okunur.
[2] Hatta Yakut, Hakas gibi diğer Sibirya halklarının örf ve âdetleri incelenirse, kış ayında yapılan, yılbaşı kültürüne entegre edilebilecek farklı, eğlenceli unsurlar da bulunabilir.
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.