9:52 am Armağan Öztürk, Siyaset

Seçimden Sonra

Her son yeni bir başlangıçtır. Bir şeyler biterken kendiliğinden bir şekilde yeni şeyler başlar. 31 Mart da bu genel durumun bir istisnası olmayacak. Şüphesiz ki hiçbirimiz seçim sonuçlarını bilmiyoruz. Sürprizler olabilir; hiç beklenmedik siyasi aktörler güç kazanabilir. Ama Türkiye siyaseti belli toplumsal eğilimler tarafından koşullanıyor. Bu nedenle seçimlerin siyasi hayatı yeni baştan kurma ihtimali çok zayıf. Düşünsenize, geçen yıl mayıs ayında yüzyılın seçimine hazırlanıyordu siyasetçilerimiz. Hikayenin sonunda hiçbir şey değişmedi. İktidar yerinde kaldı. Muhalefet ise değişimi sadece kişilerle sınırlı tuttu. Muhalefet ve iktidara yön veren karşıt paradigmalar yerli yerinde duruyor.

Peki, ne bekliyor bizi 1 Nisan’da? Muhalefet bloku kendi içerisinde ayrıştığı için CHP kontrolünde olan belediyelerin bir kısmının iktidarın eline geçmesi muhtemel. Ancak kaybın düzeyini şu an için tahmin etmek zor. AKP çıtayı yüksek tuttu. İstanbul bir büyük iddiaya dönüştü. Bu nedenle iki olasılığa doğru çatallı bir düzlemde siyaset yoğunlaşacak gibi. Ya muhalefetteki kayıplar İstanbul’u da içine alacak şekilde geniş olacak ya da İstanbul dahil olmak üzere üç büyük kentin ana muhalefetin elinde kaldığı ama yine de bazı önemli il belediyelerin iktidar tarafından kazanıldığı bir sonuç karşımıza çıkacak. İlk olasılıkta Cumhur İttifakı ülkeyi 2019 öncesine götürecek bir siyasi güce ulaşacaktır. CHP, İYİ Parti ve DEM’de radikal dönüşümler kaçınılmaz hale gelebilir. İkinci olasılıkta ise merkez-çevre gerilimi iktidar-muhalefet gerilimi şeklinde devam edecek. CHP epey sayıda belediye kaybetse de İmamoğlu yerinde kalırsa iktidarın kendisini başarılı sayması çok da kolay değil. Bu arada yerel seçim iktidar açısından oldukça ara bir gündem. 1 Nisan’dan itibaren sonuç ne olursa olsun makro politika gündeminin tekrar ön plana çıkacağı ise şimdiden görünüyor. Daha fazla ekonomi ve anayasa konuşacağız.

Muhalefet bakımından ise durum biraz daha karmaşık. Çünkü seçimi kaybettiğinde döneceği bir merkezî iktidar alanı yok muhalefet partilerinin. İktidar merkezi kontrol eden ama yerelde de belli bir ağırlığı olan siyasal-toplumsal güçlerin toplamı. Muhalefet ise sadece yerelde var. Merkez siyaseti yönlendirme kapasitesi oldukça zayıf. Son 22 yıllık AKP iktidarında genelde hükümetin yaptıklarına yanıt veren, oyun kurmaktan çok kurulan oyunda oyuncu olan bir blok var kaşımızda. Bu nedenle yerel seçimler muhalefet için iktidara göre çok daha önemli. Seçim yenilgisinin niteliğine göre karşımızdaki en büyük senaryo ise siyasi istikrarlarını korumakta güçlük çeken CHP dışındaki Millet İttifakı’nın diğer 5 partisinin kendilerine yeni bir rota çizmesi, CHP’nin ise iç karışıklıkların birbirini izlediği bir türbülansa sürüklenmesi şeklinde. Tabii bir de aktör sorunu var. İktidar blokunun tartışılmaz lideri Erdoğan. Muhalefet ise kendine lider arıyor. İmamoğlu’nun siyasal başarı veya başarısızlığı muhalefetteki lider yokluğu sorununun ne kadar daha gündemi meşgul edeceği noktasında belirleyici olacak.


*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.

Visited 64 times, 1 visit(s) today

Close