9:41 am Adem Yılmaz, Siyaset

İmamoğlu Çıkmazı: Arafta Siyaset

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türk siyasetinin çıkmazı haline gelmeyi başarabilmiş bir siyasetçi…

Kurumsal ve toplumsal muhalefet, ne onunla ne onsuz yapabilen bir ruh hâline bürünmüş durumda…

Kendisinin dilediği gibi, geçen beş yıla yakın süre içinde bir metropolün belediye başkanından daha fazlası oldu.

Ama iktidarın yegâne alternatifi olmayı da başaramadı. Bu “fazlayı” siyasal bir projeye çeviremedi. Dahası, böylesi bir proje için gerekli sabrı gösteremedi.

Hırsıyla sabrı arasındaki orantısızlık ona, kazandırdığından daha çok kaybettirdi.

Onun açıklamaları karşısında kimi zaman bir umuda kimi zamansa geri adım atmanın hıncına kapılan kitleler bu arafta süzülme hâlinin tanığıdır.

Fakat sorun şu ki Türk siyasetinde “araf” her daim bir çıkmaz yaratır.

Devam etmeden belirtelim: Bizim kaygımız isimlerle değil, Türkiye’de muhalefetin maruz bırakıldığı patinaj hâliyle, çıkmazlardan, mecburiyetlerden, konforlardan oluşan ve geriye doğru gitmeyi sürdüren umursamazlık durumuyla…

“Ah İstanbul, İstanbul Olalı…”

2019’un tekrarlanan seçiminde kazanılan ivmenin belirli bir istikrara kavuşturulamaması elbette sadece İmamoğlu’na atfedilebilecek bir olgu değil.

Kurumsal muhalefetin parçalı yapısı, muhalif kitlelerin “kendi Erdoğan’ını” arayan aceleci psikolojisi ve elbette iktidarın elinden İstanbul ve Ankara’yı almanın coşkusu kazanılan ivmenin yanlış yorumlanmasına yol açtı.

Bu hata, İmamoğlu’na bakışa sirayet ettiği gibi İmamoğlu’nun kendine dair tahayyülüne de sızdı hatta onu belirledi.

“İstanbul’u kazanmak, Türkiye’ye kazanmaktır” şeklindeki ruh hâli muhalefeti ele geçirdi.

Fakat unutulan, bu ruh hâlinin mümkün mertebe coşkudan ve acelecilikten arındırılması gerektiği, gelinen aşamanın, kazanılan başarının doğruya en yakın tahliliydi.

2019 seçimleri, iktidarın “metal yorgunluğunun” zirve yaptığı bir dönemdi.

İmamoğlu, bu fırsatı değerlendiren bir hamlede bulundu, “iki kere kazandım” dediği bir öyküyü başlattı.

Gelin görün ki “kazanmanın” diğer boyutu yani 2019 seçiminin kazanılmaktan ziyade iktidarın da kaybettiği bir an olduğu göz ardı edildi.

Geriye de “kazancın” paylaşılması kaldı. Altılı Masa sürecinin teknik kibri eksik olmayan bir rehavetten ibaret olması da bununla alakalıdır.

İstanbul kazanılmıştı fakat hem İstanbul’u kaybetmek hem de Türkiye’yi kazanamamak için her şey yapıldı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adaylığından “İmamoğlu Karşıtı” Koalisyona

“İki kere kazanan” İmamoğlu, hem muhalif kitlelerin ekseriyeti hem de kendisi için potansiyel cumhurbaşkanı adayıydı.

İmamoğlu, kendisini “umut” kılan psikolojinin hükmünde bir belediye başkanı olmanın yanında “doğal” cumhurbaşkanı adayı kılındı.

Hatırlayalım: İmamoğlu’nu 2028 için muhalefetin doğal adayı kılan anlayış 2022’nin yaz aylarında, Kılıçdaroğlu’nu “fiilî cumhurbaşkanı adayı” olarak manşet ediyordu.

Aynı anlayış bugün, Kılıçdaroğlu çevresini “İmamoğlu’na kaybettirme koalisyonu” içinde değerlendiriyor.

Bu değerlendirme, “doğal olarak” dört buçuk yıl potansiyel cumhurbaşkanı adaylığıyla belediye başkanlığı arasında giden hatta skeç konusu olan İmamoğlu’nun “cumhurbaşkanı yardımcılığı adaylığıyla” yetindiğini dışarıda bırakıyor.

Gerçek şu ki “iki kere kazanan” ve bu sebeple de cumhurbaşkanı adaylığını utangaç bir şekilde talep eden İmamoğlu, dört buçuk yıllık arafın neticesinde “yardımcı adayı” olduğu, “ölüm kalım”la bir tutulan seçimi kaybetti.

“İmamoğlu’na kaybettirme koalisyonu” söylemi, bu gerçeğin üzerini örtmeyi amaçlayan kozmetik bir müdahale…

Nitekim bu söylem sadece 31 Mart seçimini kazanmak için öne sürülmüyor, mağlubiyet sonrasında onu CHP liderliğinin “doğal adayı” kılmayı da hedefliyor.

“İmamoğlu tek, siz hepiniz” algısı üzerinden ana muhalefet partisi “kenarda” tutulmak isteniyor. Bunun son örneği şu manşette gizli: “İmamoğlu sadece iktidarla değil tüm muhalefetle de rekabet ediyor”.

Dikkat edilirse burada, bir adayın, diğer adaylarla yarışması gibi son derece normal bir olayın yani diğer muhalif partilerle de yarışmanın itham edilmesi söz konusu…

İmamoğlu ve diğer muhalif adaylar arasında utangaç bir “ahlaki” ayrım yapılıyor.

Benzer şekilde İmamoğlu’nun izlediği “İstanbul ötesi” strateji de haklılaştırılıyor: “İstanbul’da belediye başkanı olmak global bir iddia gerektirir.”

Yani sadece İstanbul’a odaklanmanın “yetersizliğine” vurgu yapılıyor.

Gözden kaçan ise şu: İmamoğlu, “cumhurbaşkanı yardımcısı adayı” olmadan önce de arafta hareket etti. Bugün yapılan sadece arafın soylulaştırılması.

Bana kalırsa bir yerel seçimde en yapılmaması gereken yapılıyor.

İmamoğlu, “araf” algısına iyice hapsediliyor.

Üstelik bu 14-28 Mayıs süreci gibi muhalif kitleleri siyasal apatiye sürükleyen, siyasal güveni onarılmaz şekilde sarsan bir seçim sonrası gerçekleşiyor.

Yani İmamoğlu, bir parçası olduğu 14-28 Mayıs hezimeti olmamış gibi yapıyor.

“İktidarın korktuğu” tek adam olarak sunulurken Erdoğan karşıtlığı, siyasetin geri kalanı içerecek şekilde pozitif “İmamoğlu karşıtlığı”na çevriliyor.

Hatta İmamoğlu’nun oyunun İstanbul’da “CHP’den fazla olduğu” iddia ediliyor.

Kimileri ise onu “demokrasi için son şans” şeklinde tanımlıyor.

Bütün bu manzaranın anlamı ise şu: İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’nun yardımcılığıyla yetindiği süreçteki hataları, daha kapsamlı bir şekilde yapmayı sürdürüyor.

Kendisini “vazgeçilmez” kılan bir söylemi öne çıkarırken geçtiğimiz sürede İstanbul dışındaki çok şeyle gündeme gelmenin bir sorun yaratmayacağını düşünüyor.

Elbette, “Aramızda kalsın, kazanıyoruz”un gölgesi altında…

“Umut” Şeklinde Sunulan “Çıkmaz”

Utangaç uzlaşılar ise buna eşlik ediyor.

Kısacası İmamoğlu ve ekibi, Altılı Masa’nın teknisyen arka planının varsaydığı gibi Türkiye’yi 2002’deymişmişçesine görmeyi sürdürüyor.

Kendisine, İstanbul’a ve siyasal kültürün gereklerine odaklanmak yerine muhalefetin sürüklendiği psikolojinin de etkisiyle o “fazlaya” kapılıyor.

Dolayısıyla İmamoğlu’nu “tek umut” olarak kodlayanlar 28 Mayıs’a giden ikinci turdaki hatayı tekrar ediyor.

İstanbul özelinde seçim, İstanbul’dan fazla kılınarak Erdoğan referandumu kılınmak isteniyor böylece, kılınıyor da.

İmamoğlu profilinin yarattığı çıkmaz bu.

31 Mart Yaklaşırken

Burada yapılan bir temenniden ziyade, tahlil… Kendi adıma kimlerin “temenni” olarak görebileceğini tahmin ediyorum.

Oysa kimse, 14 Aralık’ta “parti örgütü olmazsa hiç” diyenlerin 31 Mart’ın arifesinde “İmamoğlu, son şans” şeklindeki söylemleri bayrak edinmesinde olduğu gibi, yapılan bariz hataların göz ardı edilmesini beklememeli…

Hele de demokrasi, hukuk gibi asli nosyonları kendi acemiliklerini, hatalarını örtmemiz uğruna kullanmamızı da…

Çünkü bütün bunlar, kurumsal muhalefetin yapısal kırılganlığından ve gittikçe çöken siyasal kapasitesinden memnun, konforlu argümanlar…

Hâlbuki muhalefetin sorunu çok daha yapısal ve kalıtsallaşan nitelikte: Benzer siyasal stratejilerden farklı sonuçlar ummak da bunun göstergesi…

İmamoğlu, 2019’da kazandırdığı siyasal ivmeyi, saydığımız sebeplerle koru(ya)madığı için bugün belirli kesimlerin konforlu siyasetine dayanak oluşturmuş durumda…

Bana kalırsa hâlâ kendisine bu kötülüğü yapıyor. Murat Kurum’la yarışmakla yetinmek yerine Erdoğan’ı rakibi olarak görmesi bu kötülüğün en görünen kanıtlarından…

Aynı şekilde mensubu olduğu siyasal partiden, başka bir şehrin adayını “kapı dışarı” etmek de öyle…

Bütün bunlar 2002 öncesi parçalı ve istikrarsız siyasal yapı, kitlelerin yorulduğu siyasal figürler karşısında bir anlam ifade edebilirdi.

Fakat karşısında 25 yıla yakındır ülkeyi yöneten, ülkenin sosyolojisine bir şekilde etkide bulunmuş, her seçimi kazanmayı bilmiş bir siyasi lider ve iktidar yapısı olduğunu unutuyor, tıpkı 14 Aralık’ta kendisine Erdoğan-Pınarhisar öyküsü dayatanlar gibi…

İmamoğlu, kendi konumunu belirsizleştiren söylemlerin yani henüz gerçekleşmemiş koşulların etkisinde hareket ediyor ya da ettiriliyor.

Yaklaşık iki hafta sonra 14-28 Mayıs sürecinin acemice heba edilmesi ve sürecin kurumsal muhalefetin kapasite sorununu bütün aktörler dâhilinde ifşa edilmesi gibi olguların sonucuna tanık olacağız.


*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.

Visited 241 times, 1 visit(s) today

Close