İsrail’in Filistin’e karşı başlattığı savaşın üzerinden neredeyse iki hafta geçti. Savaşın gölgesi altında elektrik, su, gıda ve ilaç gibi temel insani ihtiyaçlara erişemeyen tecrit altındaki Filistin’de önemli kısmı çocuk, yaşlı ve kadınlardan oluşan ölü sayısının 3 binin üzerine çıktığı tahmin ediliyor. 7 Ekim’den bu yana devam eden saldırıların en ölümcülü ise 17 Ekim gecesi Gazze’de bulunan El-Ehli Baptist Hastanesi’ne düzenlendi. Düzenlenen saldırıda hasta ve sağlıkçıların yanı sıra hastaneye sığınan çoğu çocuk 600’ün üzerinde kişi yaşamını yitirdi. Gazze başta olmak üzere Filistin’in kentlerine kara harekatı düzenlemeye hazırlanan İsrail’in beyaz fosfor bombası başta olmak üzere uluslararası anlaşmalarla yasaklanmış silahları da bölgede kullandığı, çatışmayı takip eden gazeteciler tarafından görüntülenmişti. Peki, İsrail’in insan hakları ihlalleri ve savaş suçlarının hukuki bir boyutu yok mu?
İsrail Ceza Hukuku ne öngörüyor?
İsrail’de insanlığa karşı işlenen suçlar öncelikle “Nazi ve Nazi İşbirlikçileri (Ceza) Kanunu, 5710-1950” kapsamında ele alınıyor. Özellikle Holokost sırasında işlenenler için yürürlükte tutulan bu kanun, düzenlemeleriyle güncel olayların yargılanmasında da kullanılıyor. Ayrıca savaş suçları temel olarak “Milletler Hukuku Suçlularıyla Mücadele Kanunu (Uluslararası Silahlı Çatışma Sırasında İşlenen Suçlar) – 5718-1958” ile düzenleniyor. İlgili düzenlemelere göre savaş ve insanlık suçlarının faili için ağırlaştırılmış müebbet hapse varan cezalar öngörülüyor.
Yaşanan soykırımın uluslararası boyutu ne?
İsrail, 1949 Cenevre Sözleşmeleri ve Ek Protokolleri de dahil olmak üzere insanlığa karşı işlenen suçlar ve savaş suçları ile ilgili bazı uluslararası anlaşmaların tarafıdır. 7 Ekim’den bu yana devam eden saldırılarda: Sivil nüfusa saldırı, sivil yapılara saldırı, kimyasal ve biyolojik silahların kullanımı, esirlere kötü muamele, nüfus sürgünü veya yerinden edilme, esirlerin usulsüz infazı, tıbbi yardımın engellenmesi suçları silsile yoluyla işlenmiştir.
Bu suçlara ilişkin yaptırım ve cezalar, Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) tarafından uygulanabilir. İsrail, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran ICC Roma Statüsü’ne taraf olmasa da ICC, Filistin topraklarında işlenen suçların soruşturma ve kovuşturması üzerinde yargı yetkisine sahiptir.
Müteselsil suçluluk var
Saldırıların başladığı ilk günden bu yana İsrail’e tam destek veren Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve Almanya da işlenen suçlarda hukuki olarak müteselsilen suçlu sayılıyor. Yanı sıra Deutsche Welle, The Washington Post ve BBC gibi uluslararası medya kuruluşları da haber ve canlı yayınlarla dezenformasyon yaptığından suç silsilesi kapsamına alınabilir. Yaşanan insanlık dramının ve savaş suçlarının sona ermesi, yargı sürecinin başlaması için ise uluslararası toplumun baskısı ve desteği önem arz ediyor.
Her ne kadar Türkiye başta olmak üzere İslam ülkeleri, İsrail’in saldırılarını kınayan ve Filistin’e destek veren açıklamalar yapsa ve bazı Avrupa ülkeleri de İsrail’in savaş suçu işlediğini söyleyen veya silah satışını durduran kararlar alsa da ABD gibi büyük güçlerin İsrail’e verdiği destek, uluslararası hukukun uygulanmasını zorlaştırıyor. İsrail’in ve müteselsilen suç işleyen devlet, kurum ve kişilerin yargılanması adına medya yoluyla kamuoyu oluşturmanın ve diplomasi trafiğini sürdürmenin tek çözüm yolu olduğunu söylemek mümkün.
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.