11:58 am Sinema

Yerli Aksiyonun Anka Kuşu: Dijital Platformlar

Türk sineması 1960-1985 arası başarılı aksiyon/avantür filmlerine imza attı. Cüneyt Arkın, Kartal Tibet, Serdar Gökhan, Tamer Yiğit, Yılmaz Köksal gibi isimler gerek avantür filmlerle gerek kabadayı/polis filmleriyle bu türe mühim katkılarda bulundular. Bu isimlere kariyerleri boyunca daha çok bedensel açıdan durağan filmlere imza atmış olan Tarık Akan, Kadir İnanır gibi isimler de zaman zaman dahil oldu. Ancak sayılı isimlerin yaşlanmasıyla beraber aksiyon sinemamız inanılmaz derecede bakir ve yetim kaldı.

Son 10 yılda Nefes, Dağ, Börü gibi filmlerle beraber Diriliş Ertuğrul, Kuruluş Osman, Uyanış Büyük Selçuklu gibi diziler aksiyon/avantür içerikli üretimler olarak izleyenlerin dikkatini çekti. Fakat bu üretimlerde askerî ve avantür kategorilerle sınırlı kaldı. Kurtlar Vadisi markasıyla üretilen dizi ve filmleri saymazsak aksiyon içerikli üretimler yok hükmündeydi. Çeteler, seri cinayetler, madde bağımlılığı gibi sorunları konu edinen toplumcu işlere maalesef rastlanmadı. Açıkçası bu eksiklik o kadar uzun süre devam etti ki Türk izleyici aksiyon lezzetinin tadını unuttu. Arzulanmayan, unutulan bir yiyeceğin menüye koyulmayacağı gibi bu işlerin de beyaz perde ve beyaz ekranda da yer alması doğal olarak mümkün değildi. Ta ki dijital platformlar bir anka kuşu gibi doğana kadar!

Malumunuz, TV dizilerinin her bölümü iki saatin üzerinde bir süreden oluşuyor. Reklamlar, yayın akışı, patronlar… Kısacası, anlayacağınız üzere tekel düzen bu sistemi oluşturdu. Fakat bu durum üretim açısından büyük bir sorun. Neredeyse bir uzun metraj film süresine denk bir süreye sahip dizi bölümü çekmek ve bununla da kalmayıp gelecek haftalara da konu oluşturmak gerçekten zor zanaat. Hal böyle olunca TV’de gösterilen Türk dizilerinin içerik olarak kalitesi düştü. Uzun bakışmalar, gereksiz bağırma, sinir krizi sahneleri, efkarlı araba sürüşleri, bol gözyaşlı dram sahneleri gibi dizinin yarısını gereksiz yere ele geçiren boş sahneler ekranı doldurdu. Televizyonda durum böyleyken sinemada da farklı hadiselerle aynı sonuç yaşandı. Bilet fiyatlarının aşırı yükselmesi, yapımcıların kar marjı daha yüksek olan dijital platformları tercih edip salonlardan çekilmesi Türk seyirciyi bir filmin bilet parasıyla bir ay boyunca binlerce farklı içeriği izleme imkanı sunan dijital platformlara zorunlu olarak göç ettirdi.

Zorunlu göç tüm olumsuz şartlara rağmen iyi sonuçlar da üretti. Sınırlı sayıdaki dijital platformlar orijinal içerik üretme yarışına girdi. Platformlar sayesinde kaliteli birçok yabancı yapıma ulaşan Türk seyirci artık klasik işlere rağbet göstermemeye başladı. Ve bu durum Türk sinemasına henüz olmasa da kanaatimce Türk dizilerine can suyu verdi. Yabancı mahallede You, Narcos, Breaking Bad gibi dizilerin Türk seyirci tarafından aşırı beğenildiğini gören esnaf ruhlu Türk yapımcılar yıllardır menüsüne koymadığı aksiyon, polisiye ürünlerini müşterilerine sunmayı akıl edebildi. Bu üretimler henüz geniş halk kitlelerine yayılmasa da inanılmaz güzel işlerin üretildiğini söyleyebilirim.

Bu yazımda çeşitli platformlarda izleyip düşünce olarak beğendiğim aksiyon içerikli 4 diziyi sizlerle paylaşacağım.

Alef (Blu Tv)

İlk sezon Kenan İmirzalıoğlu ve Ahmet Mümtaz Taylan ikilisinin yer aldığı dizi, gerçekten aksiyon ve polisiye açısından doyurucu bir nitelikte. Dizinin mistik yanlarının oluşu ve katılan mistik yanının tarihimizle kurulan sağlam bağı, hakikaten takdire şayan. Seri cinayette millî ruh arayanların kesinlikle Alef dizisinin ilk sezonunu izlemesi gerektiğini düşünüyorum. Dizi yurtdışında da birçok ödül aldı ve bence sonuna kadar da bu mükafatları hak ediyor. Ancak dizinin ikinci sezonu ne yazık ki birinci sezon kadar doyurucu değil. Şahsen bu durumun senaryoyla bir ilgisinin olmadığını düşünüyorum. İlk sezonda kurulan güçlü kadro ikinci sezonda kurulamamış. Kanaatimce ikinci sezonun başrol oyuncusu olan Taner Ölmez rolünü sırtlayamamış!

Ben Gri (Disney Plus)

Disney’in hiç konuşulmayan fakat bana kalırsa tek güzel yerli işi “Ben Gri” idi. Timuçin Esen’in muhteşem oyunculuğuyla seyir zevki oldukça artan dizi, mesleğim olan avukatlık konusunu da merkezine oturtması dolayısıyla epey ilgimi çekmişti. İlk bölümünde ceza hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen’in bir TV programında konuştuğu gayet hukuki olan bir söylemini başrol karakter olan avukata uyarlayan dizi güncel hukuk düzenimizin adalet terimini ne kadar karşıladığı sorusunu izleyenlere sordururken aynı zamanda doğru işleyen ideal bir hukuk sisteminin herkes ama herkes için su gibi hayati bir ihtiyaç olduğunu başrol oyuncusuna ecel terleri döktürerek seyircisine izlettiriyor.

Serhat (Tabii)

Açıkçası Tabii platformundan hiç umutlu değildim. Klasik TV kafasıyla üretimler gerçekleştireceği düşüncesindeydim. Ancak Tamer Karadağlı’nın, Türk sinemasının efsane yıldızlarından Tamer Yiğit ve Deli Yürek dizisinde “ağabey” karakteriyle tanıdığımız usta oyuncu Demir Karahan ile birlikte Tabii’de yayınlanacak bir dizide yer alacaklarını Instagram hesabından duyurması üzerine Tabii’nin mobil uygulamasını indirdim. Belirtmeliyim ki Tamer Karadağlı’yı kendimi bildim bileli karizmatik bulurum ve tipi, sesi bana Hollywood havası verir. Doğu’da uzun süre görev yapan ve yıllardır uğramadığı İstanbul’a sadece bir operasyon için sürgün edilen komiser Serhat’ın hikayesi sizleri eminim büyüleyecek!

Ayak İşleri (Gain)

Gain’i diğer platformlardan ayıran husus dizi sürelerinin çok daha kısa olmasıydı. Bu durum bana dikkat çekici ve zekice gelmişti. Twitter’da 140 karakterle tweet atmak gibi düşünüyorum. Az sürede çok şey anlatmak gerçekten her babayiğidin harcı değil. Bu platformda dolanırken afişinde Çağlar Çorumlu’yu gördüğüm Ayak İşleri dizisini radara aldım. İlk başta beklentim gerçekten düşüktü. Çağlar Çorumlu’yu inanılmaz derecede yetenekli bulsam da tipik bir BKM işiyle karşılaşmaktan ürktüm açıkçası. Başrollerini Çağlar Çorumlu ve Güven Murat Akpınar’ın paylaştığı, komedi ile aksiyonun tavuk dürüm ile ayran gibi uyumlu olduğu bu şaheseri şiddetle izlemenizi tavsiye ederim. Linç yemezsem şu iddiada da bulunmak istiyorum: Ayak İşleri, Gibi’den komik!


*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.

Visited 72 times, 1 visit(s) today

Close