10:51 am Aybars Öztuna, Dış Politika

Birleşik Krallık’ta Yeni Dönem

Liz Truss, yaklaşık 90 yıl sonra genel seçimlerde koltuğunu kaybeden ilk eski başbakan oldu ve 2019 seçimlerinde 26.000’den fazla oy farkıyla kazandığı Güney Batı Norfolk koltuğunda ikinci sıraya düşürüldü.

2010 yılından bu yana bu koltuğu elinde bulunduran Truss, 11.217 oy alarak İşçi Partisi’nden Terry Jermy’ye kaybetti, Jermy 11.847 oy aldı ancak Reform UK’den Tobias McKenzie’yi geride bıraktı, McKenzie 9.958 oy aldı.

2019’da Muhafazakârların on birinci en güvenli koltuğu olan bu seçim bölgesindeki yarış, Reform’un güçlü gösterisi ve eski Muhafazakâr James Bagge’nin Truss karşıtı bir aday olarak yarışması ve 6.282 oy alması nedeniyle karmaşıklaştı.

Truss’a karşı güçlü bir kişisel oylama olduğuna dair anekdot kanıtlar vardı; Truss, 2022 yılında felaketle sonuçlanan 49 günlük başbakanlık görevi yapmıştı.

Muhafazakâr Parti’nin Başarısızlığı

Muhafazakâr Parti’nin gerilemesinin temel tetikleyicilerinden biri, Brexit sürecinin partinin elindeki yönetimine duyulan genel hoşnutsuzluktur. Uzun süren müzakereler ve sonuçta gerçekleşen Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden çekilmesi, siyasi ortamda bölünmeler yarattı ve parti içindeki farklı görüşlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Özellikle, Brexit’in ekonomik sonuçlarına ilişkin endişeler ve anlaşmasız bir ayrılığın potansiyel zararları, seçmenler arasında belirsizlik ve rahatsızlık yarattı. Bu durum, Muhafazakâr Parti’nin geleneksel olarak güçlü olduğu ekonomik istikrar ve iş dünyası dostu politikalar konusundaki güvenilirliğini sarsmıştır.

İkinci olarak, Muhafazakâr Parti’nin liderlik krizleri ve parti içi çekişmeler, kamuoyunun partinin birlikteliğine ve yönetim kabiliyetine olan inancını zayıflattı. Örneğin, Boris Johnson’ın başbakanlığı döneminde yaşanan parti içi anlaşmazlıklar ve skandallar, parti imajını olumsuz etkiledi ve seçmenlerin güvenini sarsan bir dizi olaya yol açtı. Ayrıca, Johnson’ın pandemi yönetimindeki hatalar ve karar alma süreçlerindeki şeffaflık eksikliği, eleştirmenler tarafından sıkça dile getirilen konular oldu.

Üçüncü bir faktör olarak, Muhafazakâr Parti’nin sosyal politikalardaki eksiklikleri ve genişleyen eşitsizlikler, özellikle genç ve kentsel seçmenler arasında partinin desteğini azalttı. Yükselen konut maliyetleri, sosyal hizmetlerdeki kesintiler ve eğitim alanındaki yetersiz yatırımlar, toplumun dezavantajlı kesimlerinin yaşadığı zorlukları arttırdı ve bu durum, partinin sosyal adalet konusundaki taahhütlerine yönelik şüpheleri güçlendirdi.

Muhafazakâr Parti’nin seçim stratejilerindeki hatalar ve muhalefet partilerinin etkili kampanyaları da seçim sonuçlarını etkileyen önemli faktörler arasında yer aldı. Örneğin, İşçi Partisi’nin genç seçmenleri hedef alan dijital kampanyaları ve yerel sorunlara odaklanan seçim vaatleri, seçmenlerin dikkatini çekmeyi başardı. Muhafazakâr Parti’nin ise eski başarılarını tekrar etme ve geçmişteki politikalarını savunma eğilimi, yenilikçi ve geleceğe dönük bir vizyon sunmada yetersiz kaldı.

Kemi Badenoch, Rishi Sunak’ın liderlikten ayrılması halinde Muhafazakâr Parti’nin başına geçme olasılığı en yüksek isim olarak bahis piyasasında öne çıkıyor. Bahis şirketleri Ladbrokes ve William Hill, eski ticaret bakanını liderlik için en güçlü aday olarak 2/1 gibi düşük bir oranla değerlendiriyor. Tom Tugendhat, Malling ve Tonbridge temsilcisi ve eski güvenlik bakanı olarak ikinci sıradaki isim konumunda; William Hill onun oranını 4/1, Ladbrokes ise 7/2 olarak belirlemiş. Üçüncü sırada eski içişleri bakanı Dame Priti Patel 5/1 oranıyla yer alırken dördüncü sıra için eski maliye bakanı Jeremy Hunt 7/1 oranıyla Ladbrokes tarafından listeleniyor. Öte yandan, William Hill Nigel Farage’ı aynı oranla dördüncü sıraya koymuş durumda.

İşçi Partisi’nin Başarısı

İlk olarak, İşçi Partisi’nin lideri, partinin imajını yeniden şekillendirme ve daha geniş bir seçmen kitlesine ulaşma konusunda önemli bir rol oynadı. Parti liderinin, halkın endişelerini ve ihtiyaçlarını anladığını gösteren açık ve samimi bir iletişim tarzı benimsemesi, seçmenlerin güvenini kazanmada etkili oldu. Örneğin, liderin televizyon tartışmalarındaki performansı ve sosyal medyada yürütülen etkileşimli kampanyalar, özellikle genç ve teknolojiye aşina seçmenler arasında olumlu bir etki yarattı.

İkinci olarak, İşçi Partisi’nin seçim manifestosu, toplumun geniş kesimlerinin kaygılarını yansıtan ve somut çözümler sunan politikalar içeriyordu. Sağlık hizmetlerine daha fazla yatırım yapılması, eğitimde fırsat eşitliğinin arttırılması ve ekonomik büyümenin daha adil bir şekilde dağıtılması gibi vaatler, seçmenlerin dikkatini çekti. Ayrıca, partinin iklim değişikliğiyle mücadele ve sürdürülebilir enerji politikalarına verdiği önem, çevre konusunda duyarlı seçmenlerin desteğini kazanmasına yardımcı oldu.

Üçüncü bir faktör, İşçi Partisi’nin yerel seviyede yürüttüğü etkili seçim kampanyalarıydı. Parti, yerel sorunlara ve toplulukların ihtiyaçlarına odaklanarak, bölgesel seçmenlerle güçlü bir bağ kurmayı başardı. Örneğin, kuzey İngiltere’deki eski endüstriyel bölgelerde işsizlik ve ekonomik durgunlukla mücadele eden seçmenlerin sorunlarına yönelik özel politikalar geliştirildi. Bu, geleneksel olarak Muhafazakâr Parti’nin güçlü olduğu bölgelerde bile İşçi Partisi’nin oy kazanmasını sağladı.

Dördüncü olarak, İşçi Partisi’nin dijital kampanya stratejileri, sosyal medya ve çevrim içi platformlarda geniş bir etki yaratmayı başardı. Parti, özellikle genç seçmenleri hedef alan viral videolar, etkileşimli içerikler ve çevrim içi etkinliklerle dikkat çekici bir dijital varlık gösterdi. Bu yaklaşım, seçmenlerin parti politikaları hakkında bilgi edinmelerini ve seçim sürecine aktif olarak katılmalarını teşvik etti.

Son olarak, İşçi Partisi’nin Muhafazakâr Parti’nin zayıf noktalarını etkili bir şekilde ele alması ve eleştirmesi, seçmenlerin mevcut hükümetten uzaklaşmasına neden oldu. Özellikle, Muhafazakâr Parti’nin Brexit sürecindeki başarısızlıkları ve sosyal politikalardaki eksiklikleri, İşçi Partisi tarafından sürekli gündeme getirildi ve bu durum, seçmenlerin alternatif bir yönetim arayışını güçlendirdi.

Finansal hizmetler sektörü liderleri, Birleşik Krallık’ta politik istikrar ve yatırım teşvikinin önemini vurgulayarak, yeni hükümetten ekonomik büyümeyi ve global rekabetçiliği arttıracak net politikalar beklediklerini ifade ettiler. İş dünyası, sıfır emisyon ve dijitalleşme gibi çağdaş hedeflere ulaşmak için hızlı ve etkili adımlar atılmasını talep ediyor. Yeşil Parti ve diğer çevre savunucuları, iklim değişikliğiyle mücadelede kararlılık göstermeyen politikalara karşı seslerini yükseltmeye hazır olduklarını belirtiyorlar. Sigorta sektörü temsilcileri, İşçi Partisi’nin seçim zaferini, Birleşik Krallık’ın ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliğini güçlendirecek bir fırsat olarak görüyor. Bu çerçevede, yeni dönemin, hem finansal direnci arttırma hem de iklim kriziyle etkin mücadele etme yönünde somut adımlarla ilerlemesi bekleniyor.

Bu faktörlerin bir araya gelmesi, İşçi Partisi’nin seçimlerdeki başarısını anlamak için kritik öneme sahiptir. Partinin gelecekteki başarısı, bu stratejilerin sürdürülebilirliği ve seçmenlerle kurduğu bağın güçlendirilmesine bağlı olacaktır. Bizler de bu gelişmeleri heyecanla takip etmeye devam edeceğiz.


*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.

** Bu yazıya şu şekilde atıf verebilirsiniz:

Aybars Öztuna, “Birleşik Krallık’ta Yeni Dönem” https://www.fikirtepemedya.com/dis-politika/birlesik-krallikta-yeni-donem/ (Yayın Tarihi: 10 Temmuz 2024).

***Bu yazıyı PDF olarak indirebilirsiniz:

Visited 71 times, 1 visit(s) today

Close