81 yaşındaki Biden’ın uzun süredir yaptığı gaflar ve tuhaf davranışlar akıl sağlığının yerinde olduğuyla ilgili şüpheleri arttırmıştı. 27 Haziran televizyon münazarasındaki performansından sonra Biden’a medyadan baskı artarken bağışçı desteğinde de azalma yaşanmaya başladı. Biden karşılaştığı baskıya ancak Tanrı isterse adaylıktan çekileceği karşılığıyla tepki gösterdi.
Dört yıldır Biden’a yoğun bir şekilde destek veren CNN, New York Times, Wall Street Jurnal, CNBC-E gibi yayın organları 27 Haziran’dan itibaren bir anda Biden’a karşı propaganda yürütmeye başladılar. Yakın zamanda koronaya yakalanması nedeniyle sağlık durumu tekrar gündeme gelen Biden, yaşından kaynaklı yaşadığı sağlık sorunlarının dört sene daha başkanlığı yürütmesine imkân vermeyeceği gerekçesiyle eleştirildi. Diğer taraftan, Kongre üyeleri ve ileri düzey Demokratlar da Biden’ın adaylıktan çekilmesi gerektiğini dile getirmeye başladı.
Biden “Yeniden seçilme ihtimalim olmasına rağmen partim ve ülkem için en iyi olanın adaylıktan vazgeçip başkan olarak görevimi yerine getirmek olduğunu düşünüyorum” şeklinde bir açıklamayla sürecin kendi dışındaki dinamikler nedeniyle bu noktaya geldiğini ima ederek adaylıktan çekildi. Biden’ın sağlık durumuyla ilgili uzun zamandır medyaya görüntüler yansımasına rağmen 27 Haziran’a kadar Biden’ın tekrar seçimi kazanabileceğine dair Demokrat kanatta umut bulunmaktaydı. Zira Biden, her şeye rağmen Demokrat Parti’nin merkezinde durmayı başarabilen ve partiyi koordine etme kabiliyetine sahip bir kişilikti. Ancak seçim anketlerine yansıyan olumsuz sonuçların üzerine televizyon münazarasındaki başarısızlığı, ardından gerçekleşen suikast girişimiyle Trump’ın oylarını iyice arttırması, Demokrat Parti’de acil durum alarmını çaldırdı. Zira Temsilciler Meclisinde Cumhuriyetçiler hâkimken ve Senato’da da Demokratlar çoğunluğu kaybetmeyle yüz yüzeyken Beyaz Sarayı da kaybetmeleri geri dönülmez sonuçlara sebep olabilirdi.
Demokratlar Biden yerine kimi aday olarak çıkaracak?
Demokratlar ağustos ayı içerisinde yeni adayı belirlemek üzere kongre düzenleyecek. Biden, adaylıktan çekilme mektubunda yardımcısı olan Kamala Harris’in aday olarak gösterilmesine işaret etti. Kürtaj savunuculuğundaki radikalliğiyle ön plana çıkan Harris, Asyalı ve siyahi kökene sahip ilk kadın başkan olarak ABD tarihine geçme şansı yakalasa da başkan yardımcılığı döneminde silik bir imaj çizdiği için seçimi kazanma ihtimali düşük görünüyor. Aday olarak ön plana çıkan diğer bir isim de Kaliforniya Valisi Gavin Newsom. Ancak tartışmalı bir isim olan Newsom üzerinde Demokratların fikir birliği sağlaması zor görünmekte. Ön plana çıkan üçüncü isim ise Eski Başkan Barack Obama’nın eşi Michelle Obama. Reuters’in anketine göre kazanma ihtimali en yüksek olan aday olsa da Obama henüz adaylık için istekli bir mesaj vermedi. Genel itibarıyla, sağlık durumu dışarıda bırakıldığında tüm ön seçimleri kazanmış olan Biden, Demokrat Parti’nin olabilecek en uygun adayıydı. Trump’a göre de Biden, Demokratların çıkarabileceği en iyi adaydı ve Biden’ın adaylıktan çekilmesi Cumhuriyetçi kanatta seçimi kazanacaklarına yönelik umudun ciddi anlamda artmasına sebep oldu.
Demokratlara destek neden düştü?
ABD’deki siyasi sistem ele alındığında Biden’ın oylarının düşmesinin yaşlı olmasıyla alakalı bir durum olmadığı yorumu kolayca yapılabilir. Keskin güçler ayrılığı ilkesiyle dizayn edilmiş ABD siyasi sisteminde karar alımı, yasama, yürütme ve yargı arasında denge denetime dayalı olarak gerçekleşmektedir. Bu nedenle karar alımında Başkanlık kurumu başına buyruk hareket edemeyecek kadar yetkileri sınırlandırılmış durumdadır. Dolayısıyla Başkanlığın, kendi başına çok güçlü bir makam olduğundan söz etmek olanaklı görünmemektedir.
Ayrıca ABD’de yasal bir düzleme oturan lobicilik faaliyetleri, siyasi partilerin görüşlerinin belirlenmesinde son derece etkili rol oynamaktadır. Bu nedenle, ABD yurttaşları bir kişiden çok, ekibe ve baskı grupları bütününe oy verirler. Dolayısıyla Biden’ın oylarının düşmesinin arkasında çok daha farklı gerekçelerin yattığını söylemek mümkün. Bu gerekçelerin başında ABD’nin ekonomik dinamikleri geliyor. Zira Demokratların politikaları ABD’de hızla eriyen orta sınıfın çıkarlarıyla çelişiyor. Örneğin, Demokratların küreselleşmeci tutumu ülke dışına daha fazla harcama yapmayı gerekli kılıyor. Özellikle Ukrayna’ya yapılan yardımların ve Rusya’ya yapılan yaptırımların ülke ekonomisinde yarattığı külfet, yoksullaşan orta sınıfın tepkisini çekiyor. Demokrat hükümetin dahil olduğu son NATO zirvesinde Ukrayna Savaşı’nın devam edeceği; Ukrayna’ya 43 milyar dolar yardımda bulunulacağı; Çin, İran, Kuzey Kore ve Belarus gibi ülkelerin tehdit olarak dışlanacağı gibi sonuçlar ortaya çıkmıştı. Demokratların bu davranışlarına karşı Trump, Ukrayna’da savaşı bitireceğini, Rusya’ya yaptırımları kaldıracağını, Ukrayna’ya yardımları keserek yatırımları ülke içerisine ayıracağını, sanayi şehirlerini kalkındıracağını ifade ettiği propagandayla yoksullaşan orta sınıf tarafından daha olumlu karşılanıyor. Dolayısıyla yoksullaşma arttıkça seçmenin desteği Demokratlardan Cumhuriyetçilere doğru kayma gösteriyor.
Demokratlar için önümüzdeki seçimlerin anlamı ne?
Hepsinden öte, kasımda yapılacak seçimlerin küreselciler için hayat memat meselesi haline geldiğini söylemek mümkün. Küreselleşmeden yana olan burjuvaziyle ulusalcılıktan yana olan burjuvazi arasında rekabet, 1990’lardan bu yana artmaya başlamıştı. Yaşanan ideolojik dönüşümle birlikte Cumhuriyetçiler giderek Andrew Jackson tarzı izolasyoncu dış politikayı benimseyen, daha muhafazakâr bir konuma geldi. Diğer taraftan Demokratlar da daha küreselleşmeci ve progresif bir pozisyonu benimsemeye başladı. Bu kutuplaşmada parti delegelerine ön seçimlerde daha fazla yer verilmesi gibi bir usul değişikliğinin önemli rolü oldu. Tabiatı gereği, daha ideolojik bir konumda bulunan parti delegelerinin tercihleri de daha radikal adaylardan yana yöneldi. Bunun sonucunda, ABD siyasetinde Cumhuriyetçi seçmene göre çok daha sağda ve Demokrat seçmene göre çok daha solda kalan başkan adayları çıkmaya başladı.
Seçilen adaylar, her ne kadar seçmene göre söylemlerini yumuşatmak zorunda kalsa da adayların merkezden uzaklaşması seçmen nezdinde, kaçınılmaz bir şekilde radikalleşmeye yol açtı. Bir önceki başkanlık seçimlerinin ardından Trump destekçilerinin Beyaz Saray’ı basması bu dönüşüme örnek olarak gösterilebilir. Ancak bu dönemde, ABD derin devletinin üyesi olan 50 bin Demokrat’ı gelir gelmez tasfiye edeceğini söyleyen, eskisine göre daha da kinlenmiş bir Trump’ın kazanma ihtimali bulunmakta. Trump’ın kazanması halinde küreselciler hem dış politikada hem de bürokraside kazandığı birçok pozisyonu kaybederek ağır bir yenilgiye uğrayabilir.
Genel hatlarıyla bakıldığında, geri dönüşü olmayan bir yenilgiye doğru gitmek yerine, Demokratların, Biden’ı adaylıktan çekerek daha etkili bir seçim propagandası yapmak üzere yeni aday ve yeni bir seçim stratejisi arama yolunu seçtiği yorumunu yapmak mümkün. Ağustos ayında düzenlenecek olan kongrede Demokratların nasıl bir yol izleyeceğini bekleyip göreceğiz…
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.
** Bu yazıya şu şekilde atıf verebilirsiniz:
Okan Can, “Demokratların Çaresizliği: Bir Zaman Kazanma Hamlesi Olarak Biden’ın İstifası” https://www.fikirtepemedya.com/dis-politika/demokratlarin-caresizligi-bir-zaman-kazanma-hamlesi-olarak-bidenin-istifasi/ (Yayın Tarihi: 25 Temmuz 2024).
***Bu yazıyı PDF olarak indirebilirsiniz: