Belçika’daki Flaman sorunu temel olarak, Avrupa’daki diğer ayrılıkçılık meseleleriyle (İspanya’nın Katalonya, Bask, İtalya’da Lombard ve Veneto, Birleşik Krallık’taki İskoçya) birçok açıdan benzerlik göstermektedir.
Örneğin Katalonya, İskoçya, Lombardiya ve Veneto gibi bölgeler, dil ve kültür olarak egemen devletten farklılaşsa da bu bölgelerde son dönemde yükselişe geçen ayrılıkçılığın temelinde ekonomik gerekçeler ağır basmaktaydı. 2010’da Avrupa Birliği’nde ortaya çıkan borç krizinden başta Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz ve İrlanda olmak üzere birçok Avrupa Birliği ülkesi negatif etkilenmişti. Bu ülkelerin gelişmiş bölgeleri ise ortaya çıkan ekonomik yükü taşımaktan, ülkenin diğer bölgelerini besler konuma gelmekten rahatsızlık duymaktaydı. Böylece Avrupa Birliği’nde 2010’lu yıllara, resmî (İskoçya) ve gayriresmî (Katalonya, Normandiya, Veneto) bağımsızlık referandumları imzasını atmıştı.
Flaman bölgesindeki ayrılıkçılık da Avrupa’daki diğer ayrılıkçı hareketlerle benzer şekilde, daha yoksul olan Valon bölgesinin taşımama propagandasından beslenmekte. Ancak Avrupa’da hâkim olan ulusaltı ayrılıkçılık hareketlerinin ana eğiliminden farklı olarak, Belçika’da gelinen nokta, bir bölgenin ayrılmasından ziyade, ülkenin ikiye bölünmesi görünümü çizmektedir. Bu süreç tarihsel olarak, merkezî Belçika hükümetinin uyguladığı politikalarla desteklenerek adeta ülkenin kendi kendisini bölmesi biçiminde, istisnai bir tablo ortaya çıkarmıştır.
Belçika’nın durumunun anlaşılabilmesi için öncelikle kuruluşundan günümüze kadar gelinen sürece kısaca değinmek gerek. 1830 Devrimi ile Habsburg hanedanından bağımsız bir devlet olarak çıkan Belçika, zamanla Fransızca konuşulan Valon bölgesine daha fazla ekonomik ve siyasi yatırımda bulunmaya başlamıştı. Valon bölgesinin daha fazla kalkınması Belçika’nın siyasi, kültürel ve ticari hayatına Fransızcanın hâkim olmasıyla sonuçlanmıştı. Dil ve kültür açısından azınlıkta kalan Flaman bölgesinde on dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru ulusalcı hareket güçlenmeye başlamıştı. Merkezî Belçika hükümeti, yükselen milliyetçilik karşısında, kademeli olarak Valon ve Flaman bölgelerine otorite devrinde bulundu. Böylece Flaman bölgesi, özgün yapısını korurken aynı zamanda ekonomik olarak Valon bölgesine göre daha gelişmiş bir bölgeye dönüştü. Gelinen noktada, herhangi bir çatışma yaşanmadan olabilecek en problemsiz şekilde kendisinin bölünmeye doğru gidişi nedeniyle, Belçika adeta “en başarılı çöken devlet” olarak istisnai bir tablo sundu.
Geçtiğimiz ay Belçika’da gerçekleşen seçimlerden anketler aşırı sağcı Vlaams Belang (VB)’ın kazanacağını gösteriyorken sürpriz bir şekilde Flaman milliyetçisi Nieuw-Vlaamse Alliantie (N-VA – Yeni Flaman İttifakı) zaferle çıktı. Parlamento seçimlerinde VB oylarını bir önceki seçime göre 1,8 arttırarak yüzde 13,8’e çıkarken N-VA yüzde 16,7 ile birinci parti çıktı. Frankofon Liberaller (MR) yüzde 10,3’le üçüncü parti olurken hükümetteki Open Vld yüzde 5,4 oy alarak seçimi dokuzuncu sırada tamamladı. Seçim yenilgisinin ardından Open Vld Partisi lideri Alexander de Croo’nun istifa etmesiyle federal yapılı Belçika tekrar sancılı hükümet kurma sürecine girdi. Hatırlanacağı üzere Belçika’da 2019 seçimlerinin ardından 653 gün hükümet kurulamamıştı. 2024 seçimlerinin ardından şimdilik Frankafon bölgelerde federal hükümetler kurulmaya başlasa da henüz ülkenin tamamında uzlaşı sağlanabilmiş değil. Belçika Kralı Philipe, N-VA’nın başkanı De Wever’a hükümeti kurma yetkisini verdi ve hükümet kurulması için görüşmeler sürmekte.
Seçim sonuçlarına genel olarak bakıldığında Valon ve Flaman bölgesi arasında tercih edilen partilerin arasındaki farklılık göze çarpmakta. Flaman parlamentosunda N-VA yüzde 23,9’la birinci parti çıkarken onu VB yüzde 22,7 ile ikinci parti olarak takip etti. Fransızca konuşanların yaşadığı Valonya bölgesinde ise liberal kanatta yer alan MR yüzde 26,9 ve Frankofon Sosyalistler (PS) yüzde 23,2 oranla en yüksek oyu alan partiler oldu. Başkent Brüksel’de de MR yüzde 26, PS yüzde 22 ile en fazla oy alan partiler oldu. Seçim sonuçlarından da görüleceği üzere iki bölge arasında ideolojik farklılaşma bariz bir şekilde ön plana çıkmakta.
Flaman bölgesinde N-VA’dan sonra en yüksek oyu alan aşırı sağ eğilimli VB, göç ve ülkedeki İslam etkisine karşı bir tutum sergiliyordu. Zorunlu askerlik, LGBT evliliği ve cinsiyet değiştirme karşıtlığı, kadınların 30 yaşından önce evlenmesini teşvik gibi vaatlerde bulunan VB’nin Belçika’dan ayrılma (daha doğrusu bölme) propagandası “Geleceğimizi kendi elimize almak” sloganıyla kendisini gösteriyordu. Ayrıca VB’nin propagandasında Valon bölgesi, Flaman bölgesinin sırtında bir yük olarak tanımlanıyordu. VB’nin en fazla oyu alması beklenirken seçimler N-VA’nın zaferiyle sonuçlandı. Ancak parti tüzüğünün ilk maddesinde Flaman bölgesinin bağımsızlığının ve monarşinin sonlandırılmasının hedeflendiği belirtilen N-VA, seçim sürecinde devlet reformu ve federe bölgelere daha fazla özerklik tanınmasından yana tavır aldı. Seçim sürecinde aşırı sağ VB ile birlikte politika yürütmeyi reddeden N-VA, Flaman ayrılıkçılığı konusunda daha ılımlı bir noktayı temsil etmeye başladı. N-VA, VB ile hükümet kurmaya yönelmeyeceğini, seçim koalisyon arayışlarında da açıkça gösterdi. Seçimlerin ardından De Wever koalisyon için sırasıyla Frankofon liberal MR, merkez Flaman Hristiyan Demokrat Partisi CD&V ve C&DV’nin Frakofon versiyonu olan Les Engages ile görüşmelere yöneldi. Ancak De Wever, Valon bölgesindeki siyasi liderlere karşı takındığı sert dille tanındığı için bölgeden gelecek vetoyla karşılaşma olasılığı bulunuyor. Dolayısıyla Belçika’da tekrar uzun sürecek bir hükümet kriziyle karşılaşılması olası görünüyor.
Her şeye rağmen, VB ve N-VA gibi partilerin aldığı oylar dikkate alındığında, Belçika’da Flaman ayrılıkçısı damarın daha da güçlendiği yorumunu yapmak mümkün. Ancak ayrılıkçılık söylemini yumuşatan N-VA’nın sürpriz bir zafere imza atması da seçmenin keskin bir ayrılıktan yana olmadığına işaret ediyor. Diğer taraftan, Belçika’nın koalisyonu dayatan seçim sistemi, tabiatı gereği, keskin görüşleri yumuşatma potansiyeli taşımakta. Bu nedenle yakın gelecekte, Belçika’nın Flaman ve Valon bölgesi şeklinde resmen bölünmesinden ziyade, federal bölgelere daha fazla yetki devri ve özerkliğin verildiği bir senaryo güç kazanmakta.
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.
** Bu yazıya şu şekilde atıf verebilirsiniz:
Okan Can, “Seçim Sonuçları Belçika’yı Bölebilir mi?” https://www.fikirtepemedya.com/dis-politika/istisnai-bir-bolunme-deneyimi-olarak-belcika-secim-sonuclari-belcikayi-bolebilir-mi/ (Yayın Tarihi: 18 Temmuz 2024).
***Bu yazıyı Word belgesi olarak indirebilirsiniz: