Hindistan’da rüzgar gibi hızlı geçen G-20 Zirvesi’nde Türkiye’nin yaptığı ikili temaslar, çok önemli bir süreçte köşe başları belirlenirken sahada olmak anlamında çok önemliydi. Türk Dışişlerinin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın günlük siyasi tartışmaların dışına çıkıp bu alanda kimin nereye yerleştiğini görmesi çok kritik. Keşke siyasetin diğer aktörlerinde de benzer bir merak ve hassasiyet görebilsek. Ama bu yazının konusu bu değil.
Son gün açıklanan ve uluslararası ilişkiler camiası kadar ekonomi çevrelerini de ilgilendirmesi gereken konu Narendra Modi’nin duyurduğu Hindistan -Ortadoğu- Avrupa Ekonomik Koridoru. IMEC Koridoru olarak adlandırılan projenin Çin’in 10 yıldır dile getirdiği Kuşak ve Yol Projesi’ne yanıt olup olmadığını söylemek için henüz erken. Ama birkaç kritik noktası var:
- Her iki projede de Avrupa’daki kilit ülke Yunanistan ve bunda deniz yollarını iyi kullanmasının etkisi yüksek.
- Hindistan’ın öncülük ettiği projenin Ortadoğu aksındaki kaldıracı Suudi Arabistan. Krallık, uzun süredir çalıştığı 2030 Vizyonu’na bölgesel güç olmayı da bu ittifakla eklemiş görünüyor. Türkiye’de özellikle muhalefetin sürekli burun kıvırıp küçümsediği Suudi Arabistan, Türkiye’nin yıllar önce Atatürk sayesinde kavuştuğu reformları yavaş yavaş, dikkatli ve bölgesel olarak yapmak için çaba harcıyor.
- The Economist’in (komplo teorisyenleri yine ayağa kalkabilir) bu hafta “Yeni Ortadoğu” kapağıyla çıkması boşuna değil. İngiliz dergisi, “para bollaştı, çatışma azaldı ama sadece şimdilik” diyerek Körfez’in attığı adımların İran’da değişimi tetikleyebileceğini de ima ediyor.
- ABD tarafı projeyi “sadece ray döşemek değil” diyerek Çin’e nazire yaparak tanıtıyor ve “temiz enerji, hızlı teknoloji altyapısı yatırımları ve sürdürülebilir gelişim” başlıklarını vurguluyor. Bunlar aslında Biden yönetiminin iç politikada da kullandığı söylemler.
- Projede yer alanlar: ABD–Hindistan–Suudi Arabistan–BAE–Fransa–Almanya ve İtalya (Büyük resimde AB). Yer almayanlar arasında Hindistan’ın tarihî ilişkilerinin yer aldığı İngiltere ilk sırada. Türkiye’nin şimdilik yer almamasının nedeni de herhalde bu. Türkiye son yıllarda sadece Pakistan, Katar ve İngiltere’nin bir arada yer aldığı oluşumlara katılmayı tercih ediyor.
- Kuzey ve Doğu Koridoru olmak üzere iki ayrı hattı içeren IMEC’in tedarik zincirlerini genişletmek, temiz hidrojen ihracatı, çevresel etki, sosyal gelişim gibi amaçları da var.
- Nihai amaç, Hindistan’ın üretim ve pazar ihtiyacını Batı’yla entegre etmek gibi görünüyor ama ABD-Çin rekabetinde bambaşka bir resim de ortaya çıkıyor. Modi’nin bu dengeleri nasıl yönetebileceği çok büyük önem taşıyacak.
Bizim “Yapılacak İşler” Listemizde Ne Var?
- Bu hafta Türk Amerikan İş Konseyi (TAIK) ve AmCham Türkiye (Amerikan Türk Ticaret Odası) Basın Toplantısında Mehmet Ali Yalçındağ ve Tankut Turnaoğlu’nun da dikkat çektiği gibi Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir dinamik şekilleniyor ve bunda insani faktör, yumuşak güç ve Türkiye’nin yaratıcı diplomasisi de (yaratıcı endüstriler, diziler, spor vs.) etkili olacak.
- Türkiye’nin Rusya ve Çin ile ilişkileri ivme kaybetmemeli. Soğuk Savaş dönemini ustalıkla yöneten Türk Hariciyesi için bu tip yeni ittifaklar müthiş iş birliği fırsatlarını da barındırıyor.
- Suudi Arabistan’ın İsrail ile olası normalleşmesi Ortadoğu’yu bir anda bölgesel zenginleşme ve ilerlemenin merkezi yapabilir. Irak ve İran’ın bunun dışında kalması mümkün olmayacaktır. Türkiye de bu iki komşusu ve elbette Suriye ile bu denkleme bir açıdan dahil olmalıdır.
- Eğitim ve hukuk sistemlerimizde bazı iyileştirmeler şart görünüyor. Okuduğunu anlama oranları, matematik, bilim eğitimi, teknolojiye erişim gibi kritik faktörler ile hızla arayı kapatmamız gerekiyor.
- Özellikle ihracatçılarımızın bu sene AB ile “temiz enerji” kriterleri nedeniyle satış sıkıntısı yaşayacağını, yavaşlayan Avrupa ekonomisine alternatifler aradıklarını biliyoruz. Türk lirasının hala çok değerli olduğu söylemi yerine bu yeni oluşumlarda alan kapmaya hazırlansalar daha iyi olur çünkü fırsatlar çok kuvvetli.
Ek: Memorandum of Understanding IMEC
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.