Estetik, güzelliğin ölçütleriyle birlikte ortaya konması; bir seçme, eleme, güzelin niteliklerini belirleyerek onu benzerlerinden ayırt etme işi. Güzelin ne’liği üzerine düşünen, bunu yaparken de bir metoda başvuran felsefi bir disiplin. Bir diğer tanımla güzellik bilimi. Güzeli derecelendirmek, güzel olanla güzel olmayan arasındaki sınırları çekmek için kullandığımız argümanların bitiş çizgisi. Bakışımızla görüşümüz arasındaki farkın fark edilmesi sürecine verilen genel ad.
Mevzubahis şiir olduğundaysa -çoğu kez- bu değer biçme işi usta bir değer biçici olan edebiyat eleştirmeni vasıtasıyla yapılır. Eleştirmen, esere nitelikli bir gözle bakıp eserin içsel ve dışsal uyumunu, biçim ve içeriğe ilişkin değerlendirmesini belli bir ölçüte göre yapan kişidir. Değer biçme işlevi sadece eleştirmen vasıtasıyla yapılmaz. Estetiğe değer verme işi, nitelikli okurun kanaatleriyle de inşa edilir. Ancak genel kanının aksine “Popüler olan, çok satan, ödül alan, çok okunan estetik olandır.” demek; bayağılığı, sıradanlığı estetik değer olarak değerlendirmektir. Nitelikli okuma, sıradan okumanın üstünde bir bakış ve değerlendirme bilincini gerektirir. Derin bir okuma kültürü, estetik bir bilinç, eser üzerine düşünebilme ve çözümleme becerisine sahip olma nitelikli okumanın olmazsa olmazlarıdır.
Nitelikli okumanın azaldığı toplumlarda popüler olanın nitelikli olarak anılma eğilimi artmaya başlar. Güzellik algısının nitelikli okurun elinden alınıp sıradan okura, tekel yayınevlerine ve reklam sektörüne devredildiği toplumlarda nitelik çoksatarlığa endeksli kapitalist bir sürece entegre edilmiş olur. Çok çabuk tükenen, kalıcılığı az, bağdaşımla var olup okuru, kitabı okuduğu o ilk andan öteye taşımayan bayağı eserin güzelin yerine konulması güzelliğin körleşmesine sebep olur. Körleşme, işlevini yerine getirememek demektir. Körleşen her şey çürür. Estetik de körleştikçe çürüyebilen bir iç dinamiğe sahiptir. Ancak her çürüme yeni bir başlangıca da işaret eder. Burada diyalektik bir süreç vardır. Bir şey doğar, gelişir, ölür ve en sonunda çürür. Bu, maddenin ve mananın tabiatına uygun bir durumdur. Çürüyen şey estetik de olabilir, estetiğe olan bakış da. Günümüz Türk edebiyatında yaşanan çürüme estetiği de bize bu süreci işaret eder niteliktedir. Genel olarak Türk edebiyatı, özel olarak da Türk şiiri metin bazlı okumalar yapıldığı vakit bir estetik çürüme evresine girmiş bulunmaktadır. Bunda değer biçicilerin çürümenin estetiğini, estetiğin yerine koymalarının büyük bir payı vardır. Çürümenin estetiğinden bahsetmek için ortaya örnek bir metin koymak ve metin üzerinden mevzubahis olan çürümeyi göstermek gerekir. Bu bağlamda Emre Söylemez adlı şair adayının “[şiir] de/da” adlı deneysel düzyazısını (her ne kadar şiir olduğu iddia edilerek yayımlanmışsa da şiire ilişkin hiçbir forma karşılık gelmediği için bu yazıda deneysel düzyazı ifadesini kullanmayı daha uygun buluyorum.) örnek vereceğim.
“yaşlı adam zaten bakımsızlıktan öldü
yaşlı adam metrodan çıkarken
hastaneye götürülürken öldü
hastanede öldü
doktor söylemiş zamanla hatırlamayacak
hatırlayamadığın için konuşamayacak
konuşamadığı için düşünemeyecek
düşünemediğin için yine hatırlamayacaksın
nerede öldüğünü
yaşlı adam oldukça zamansız öldü”[1]
Gündelik bir konuşmanın ambiyansının yansıtılmaya ve bir ölüme içkin trajedinin anlatılmaya çalışıldığı bu çok tekrarlı, deneysel düz yazıda şiire ilişkin herhangi bir ses ya da okurun zihinsel faaliyetlerini harekete geçirecek bir güç bulunmamaktadır. Dilin kullanımında herhangi bir sapmaya başvurulmaması, düzyazının gündelik olandan sanatsal olana geçişini imkansız hale getirmiş, başvurulan bu tavır metni bu yönüyle estetiksiz bir estetik, daha doğru bir ifadeyle, çürümenin estetiğinin vücut bulmuş haline dönüştürmüştür. Metni yaratan felsefenin metnin yazarı olan genç şair adayının zihninde yazdığı sözlerin şiir olduğuna ilişkin bir inanç yaratması da bir hayli doğal bir durumdur. Postmodernizmin “Kişinin elinden çıkan her şey bir değerdir, bir değerin kişinin elinden çıkması estetik olması için yeterlidir.” gibi bir düşünceyi işlemesi, az emekle çok popülarite kazanmak isteyen genç şair adaylarında bir cazibe alanı yarattığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu felsefenin meşrulaşması ise metnin yayımlanması ve belli bir kesim tarafından (niteliksiz okur) onaylanarak sahte beğenilerle karşılanmasının büyük bir payı vardır. Şair adayının şiir üzerine çalışarak estetik olanı bulma, inşa etme sürecine girişmesi ve şair adaylığı katından şairlik katına yükselebilmesinin önündeki en büyük engel, niteliksiz okurun sahte beğenilerinden arınarak kendi metninin estetik zafiyetini tespit edememesidir. Bunun aksi hali ise hayal dairesinde yaşayan, ilgisizlik bunalımına gömülmüş, saldırgan tutumu beraberinde getirip şair adayının şiir dışı işlerle kendini okunur hale getirme işine girişmesine sebep olmaktadır.
Şairin kendi kendinin eleştirmeni olamaması, hayal dairesine kapılıp çürümenin estetiğini estetiğin yerine koyması, her ne kadar olumsuz bir durum olarak gözükse de her çürümenin yeni bir dirilişe kapı araladığı, çürüyenin yerini daha güçlü olanın alacak olması, yaşanan estetik çürümenin estetik yükselme aşamasına geçilme süresinin azaldığı ve estetik şiirin sıçrama tahtasındaki yerini aldığının bir kanıtı olarak karşımızda durmaktadır.
[1] https://www.kafagozdergi.com/2022/03/21/emresoylemezsiirideda/ (Siteye son erişim 23.09.2022)
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.