Ne gülüyorsun?
İsimleri değiştir, anlatılan senin hikáyendir…
(Asker ve Şair Quintus Horatius Flaccus’dan)
* * *
Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki ilk nüveyi kenarda tutarsak milliyetçilik; toplumun içerisinde en çok yer bulduğu dönemlerinden birini yaşıyor. Milliyetçi yaklaşımlar her ne kadar birbirlerinden farklı çizgilerde seyretse de gelinen noktada bir dip dalga hareketi yaratacak kadar toplumsal yükseliş yaşandığı aşikâr ancak bu ”sağlıklı” bir milliyetçilik anlayışının kitlelere yayıldığı manasını taşımıyor elbette. Kitlelerin milliyetçilik referansları kimi zaman milliyetçiliğin tinine zarar verebilecek bir noktaya bile gelebiliyor. Mamafih ne olursa olsun böyle bir yükseliş dönemi doğru adımlarla geleceğe dair iktidar temsiliyetini ele alacak gerçekçi milliyetçi düzleme altyapı olabilir.
Burada önemli yaklaşım paradigmanın nasıl bir milliyetçilik çizgisiyle ortak referanslarla temsil edilebileceği. Milliyetçi entelijansiyanın zihin yorması gereken meselelerin en önemlilerinden biri de bu. Elbette şu gerçeğin farkında olmalıyız, daha uzun bir süre istenilen noktaya gelinmesi mümkün değil fakat bu çalışmalar şimdiden bir zemine oturmadığı takdirde bu fırsat değerlendirilemeyebilir.
Öncelikle her farklı yaklaşım temsiliyetinin en milliyetçi ben ve benim gibi düşünenlerdir algısı ve propagandası ile bu meselede bir yere varamayız. Bununla beraber her milliyetçi cenahın liderinin, milliyetçi cephenin tek lideri olduğu bir siyasi hareketin olamayacağı, fikriyatımızın bu tarz egosantrik durumlarla gelinmek istenen noktaya ulaşamayacağı da aşikâr. Bir hedefe varmak istiyorsak fedakâr olmalı ve sistemli hareket etmek zorundayız.
Türk Milliyetçiliği külliyatı ve geçmişi hepimizin malumu. Değerlerimiz üzerinden yaratabileceğimiz ortak noktalar bizi birleştiren gerçekliğimiz olacaktır. İsterseniz meseleyi daha da netleştirmek adına temel yaklaşımları ortaya koyalım.
Ülkenin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve ilkeleri tartışılmaz ortak değerlerin başında gelmelidir. Elbette fikirler tartışılabilir ancak Atatürk ve kurucu kadro son yıllarda çeşitli yapılar vesilesiyle fazlasıyla yıpratılmaya çalışıldı. Bu haksız tutuma karşı ortak bir tavır içinde olmak zaruridir.
Dini alanda özgürlük. Bu konu oldukça tartışılan, insanları ayrıştıran bir konu ve bir o kadar da lüzumsuz bir konu. Bir Türk müslüman, hristiyan, ateist ve diğer inanç ya da inançsızlıklara ait bir inanca sahip olabilir. Bu inançlar bireysel hayatı bağlarken kamusal hayatı tahakküm altına alamaz.
Ekonomik yaklaşımlarda özgürlük. Bir diğer tartışma konumuz da bu mesele. Milliyetçilik hem bizde hem de enternasyonel zeminde ekonomik olarak farklı düşünce sistemleriyle ele alınmış bir meseledir.
Piyasa ekonomisine inanan ya da daha kamucu iktisadi politikaları savunanlar olabilir lakin mutlak bir erk sahibi olunmadığı sürece zaten hangi ekonomik sistemi istediğimiz ülkenin düzenine yansımayacağından en azından şimdilik bu konu kavga meselesi olmamalıdır. Güç birliği meydana geldikten sonra ancak bu mesele entelektüel zeminde üzerine tartışılabilecek bir mesele olabilir diye düşünüyorum.
Esas mesele ise partiler üstü bir birliktelik kurulmasının gerekliliği. Birçoğumuz mevcut siyasi partilere mecburiyet vesilesiyle oy verirken, bazılarımız çeşitli partilere dağılmış olabilir.
Temsiliyet açısından kendi görüşünü ortak milli değerlere ait gören herkes; partiler üstü bu cephenin bir neferi olmalıdır kanaatindeyim. Burada bir parantez açarak partileşilmediği sürece nasıl hareket edilebileceği konusuna gelirsek, elini taşın altına koyacak kanaat önderleri ve milliyetçi entelijansiyanın fikir insanlarıyla toplantılar, seminerler ve sosyal etkinlik çalışmalarıyla milliyetçi cephenin tohumunun atılması gerekiyor. Mevcut iktidarın kuruluş öncesi dönemlerinde yaptığı çalışmalar buna somut bir örnektir. Aynı fikriyatın farklı yapılardaki temsilcileriyle ortak hareket etmek gelecekte oluşacak yapının en doğal ilerleyiş biçimi olacaktır.
Kontrolsüz göç karşıtlığı konusunda ortak tavır. Gelecekte belki de bizi en çok zorlayacak meselelerden biri de kontrolsüz göçün yaratacağı maddi ve manevi zorluklardır. Bu konu tavizsiz bir şekilde ortak meselemiz olmak zorundadır. Neler yapılabileceği, nasıl yapılabileceği bununla beraber toplumun bu konuda yapılabileceklere karşı nasıl hazırlanabileceği de temel meselelerimizden olmak zorundadır.
Terörize ayrılıkçı yapılara karşı tavizsiz karşıtlık meselesi. Elbette her milliyetçi ülkesinin birlik ve bütünlüğünün yılmaz bir savunucusudur ancak kimi zaman marjinal fikirlerle karşılaşabiliyoruz. Bu müreffeh bir Türkiye günlüğünde belki anlaşılabilir olurdu ancak şu durumda böyle bir lüksümüz yok. İstisnasız her terörize ayrılıkçı yapılanmaya karşı tavizsiz karşıtlık meselesi gündemimizin önemli bir maddesi. Özellikle içerisinden geçtiğimiz dönemeçte sinyalini gördüğümüz meselelere karşı katı ve net bir biçimde ortak karşıt pozisyonumuzu ifade etmeliyiz.
Düşünce özgürlüğü konusunda fikir birliği. Tarih bize şunu çok iyi göstermiştir ki bastırılmak istenen her düşünce büyüyerek kendini yeniden meydana çıkarmıştır. İnsan doğası buna oldukça yatkındır, ne kadar bastırılmak istenirse bir fikir o kadar cazipleşir. Bu yüzden yasal zeminde olduğu sürece tüm düşüncelere karşı saygı çizgisinde bir tavır sergilemeliyiz.
Temel prensip olarak mevzu bahis ilkelerde ortak düşünce içerisinde bulunabilecek her milliyetçinin ortak bir zeminde temsil edilebileceği düşüncesindeyim. Elbette birçok madde eklenebilir ve detaylandırılabilir ancak hem işin özünü sunmak hem de meseleyi daha fazla çetrefilli hale getirmeden berrak bir dille ifade etmek istedim.
Türk Milliyetçilerine yaşanan her türlü sıkıntıya rağmen güvenmek zorundayız. Tek sorunumuz bizi bir arada olmaktan ayrı tutan kavgalar, küslükler ve dargınlıklardır. Bu kabil meselenin el birliğiyle sonlanacağı kanaatindeyim.
Gaspıralı’nın; Dilde, işte, fikirde birlik şiarıyla yürümek gerektiği düşüncesindeyim. Bu aziz millet öncü kadrolarıyla daima zorlukları yenmesini bilmiş, tarihe adını derin harflerle kazımıştır. Bunu elbette yine başarabiliriz.