10:59 am Felsefe

Bir İdeoloji Biçimi Olarak Sinizm

Bilindiği üzere, ideolojinin Kapital‘deki temel varsayımı; kendi fiilî koşullarını yanlış tanımayı, toplumsal gerçeklikle bizim ona ilişkin çarpıtılmış tasarımımız, yanlış bilincimiz arasındaki mesafeyi içerir.[1] Burada ideoloji eleştirisinin amacı, ideolojik bilincin kendi etkin koşullarını çarpıtmakta olduğu toplumsal gerçekliği tanıyabileceği ve bu sayede kendi kendini feshedeceği bir noktaya götürmektir. Analizin Frankfurt Okulu gibi daha incelikli ve ileri versiyonlarında ise mesele toplumsal gerçekliği gerçekte olduğu gibi görme, ideolojinin yanıltıcı maskesini çekip atma meselesi değildir; aslolan gerçekliğin kendisini işte bu “ideolojik mistifikasyon” olmadan yeniden üretemeyeceğini görmektir. Maske sadece şeylerin gerçek durumunu saklamamaktadır, ideolojik çarpıtma durumun özüne yazılmıştır.[2]

Hal böyleyken kendini ancak yanlış tanındığı ve ihmal edildiği sürece yeniden üretebilen bir “varlık paradoksu” ile karşılaşırız. Onu gerçekte olduğu gibi gördüğümüz anda varlık, kendini feshederek hiçliğe karışacak, başka tür bir gerçekliğe dönüşecektir. Tam da bu yüzden maske indirme, çıplak gerçekliği gizlediği varsayılan peçeleri çıkarıp atma gibi hem basit hem de teorik olarak verimli olmayan metaforlardan uzak durmak gerekir.[3] Yanlış bilinç olarak (toplumsal gerçekliğin yanlış tanınması olarak) ideoloji nosyonu, ideolojinin bu gerçekliğin kendisinin bir parçasını oluşturduğu klasik anlayıştır. Günümüzde Peter Sloterdjik[4] şu tezi savunmaktadır: Yaşadığımız dünyada ideolojinin hakim işleyiş tarzı siniktir, bu da bildik eleştirel ideolojik analizi beyhude kılar. Sinik özne ideolojik maske ile toplumsal gerçeklik arasındaki mesafenin farkındadır, yine de maskede ısrar eder.[5] Sinik akıl da artık “bilmeyen, bilemeyen” bilinç değil, “aydınlanmış yanlış bilinç” gibi garip bir paradokstur: Kişi yanlışlığın tamamen farkındadır, ideolojik evrenselliğin ardındaki tikel çıkarları gayet iyi bilir fakat onu reddetmekten yine de uzaktır.

Sloterdjik’in sinizmi ile kinizmi karıştırmamak gerekir. Kinizm, halkın resmî kültürü ironi ve alay yoluyla savuşturmasını imler: Klasik kinik işlem, hakim resmî ideolojinin tüm ağırlığının karşısına gündelik sıradanlıkla çıkmak, bununla dalga geçmek ve böylelikle ideolojik evrenselin berisinde gizlenen tikel çıkarları, vulgar şiddeti ve iktidar hırsını deşifre etmektir. O halde bu işlem argümana dayalı olmaktan çok pragmatiktir; resmî önermeyi onun karşısına sözcelendiği durumu çıkararak altüst eder, kişiye yönelik davranır.[6]

Başka bir ifadeyle söyleyecek olursak sinizm, resmî ideolojinin olumsuzlanmasını olumsuzlamanın pervert bir şeklidir. Sinik birey, ideolojik evrenselliğin ardındaki bencil çıkarı, ideolojik maske ile gerçeklik arasındaki mesafeyi tanır yine de maskeyi korumak için nedenler bulur.[7] Nihayetinde sinik akıl karşısında geleneksel ideoloji eleştirişi işe yaramayacaktır. İdeolojik metni semptomatik okumaya tabi tutup kendi tutarlılığını korumak adına bastırmak zorunda olduğu şeyleri deşifre etmek artık nafiledir. Sinik akıl bu mesafeyi henüz başından hesaba katar. Bugün ideolojiler salt dışsal bir manipülasyon aracı statüsündedir; egemenliğini kılan şey doğruluk değeri değil, basitçe ideoloji dışı şiddet ve kazanç vaadidir.

Bu noktada Zizek, post-ideolojik toplumlarda yaşadığımızı savunan tezlerin temelsizliğini göstermek adına, semptom ile fantazi arasındaki ayrımı devreye sokar. Sinik akıl olanca ironik tutumuna ve uzaklığına rağmen çekirdek ideolojik fantazi düzeyine, ideolojinin toplumsal gerçekliği “üzerinde” yapılaştırdığı düzeye dokunmamaktadır.


[1]Sie wissen das nicht, aber sie tun es”; bilmiyorlar ama yapıyorlar. Alm.

[2] Bkz.,Slavoj Zizek, İdeolojinin Yüce Nesnesi, çev. Tuncay Birkan, 4. Basım, Metis Yayınları, Ağustos 2011, İstanbul, s.43.

[3] Lacan’ın psikanalizin etiği seminerinde belirttiği gibi, mesele imparatorun ancak elbiselerinin altında çıplak olmasıdır. (Lacan 1986: 231).

[4] 1947’de Karlsruhe’de doğdu. Felsefe, tarih ve Germanistik okudu. Yapısalcılığı poetik yorum bilimi bağlamında tartıştığı tez çalışmasıyla yüksek lisans, Weimar Cumhuriyeti döneminde kaleme alınmış otobiyografileri edebî tür ve tür tarihi açısından incelediği çalışmasıyla doktora öğrenimini tamamladı. 1992’de Karlsruhe Tasarım Yüsekokulu’nda profesör unvanını aldı, 1993’te Viyana Güzel Sanatlar Akademisi’nin Kültür Felsefesi Enstitüsü’nün yönetimine geçti. 1992’den 2017’ye kadar felsefe ve estetik üzerine seminerler verdiği Karlsruhe Tasarım Yüksekokulu’nda rektör olarak da görev aldı. 2005’te İstanbul Goethe Enstitüsü’nün düzenlediği “Değişmekte Olan Felsefe” (Philosophie im Wandel) başlıklı uluslararası felsefe kolokyumunda “Tarihin Sonu ve ve Terörizm” konulu konuşmasıyla İstanbul’da da bulundu. 1983’te yayımladığı Kritik der zynischen Vernunft (Sinik Aklın Eleştirisi) 20. yüzyılın en çok satan felsefe kitapları arasında bulunmaktadır. İnsanat Bahçesi için Kurallar, Dünyaya Gelmek – Dile Gelmek, Kapitalist Dünyanın İç-Evreninde, Derrida, Bir Mısırlı, Yeniçağın Kötü Çocukları Türkçeye kazandırılan eserlerinden bazılarıdır.

[5] Bu anlamda Sloterdjik’in önerdiği formül şöyledir: “Ne yaptıklarını gayet iyi biliyorlar ama yine de yapıyorlar.”

[6] Bkz., Slavoj Zizek, İdeolojinin Yüce Nesnesi, çev. Tuncay Birkan, 4. Basım, Metis Yayınları, Agustos 2011, İstanbul, s. 44.

[7] Düşünüre göre, sinik hikmetin modeli, dürüstlüğü en üst namussuzluk biçimi, ahlakı en üst utanmazlık, doğruyu da en etkili yalan biçimi olarak kavramaktır. Verdiği örneğe göre, yasa dışı zenginleşme ve hırsızlık karşısında bir siniğin vereceği tepki yasal zenginleşmenin çok daha etkili olduğu, üstelik yasalarca da korunma altına alınmış olduğunu söylemekten ibarettir. Bkz., A. g. e., s. 45.


*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.

Visited 107 times, 1 visit(s) today

Close