İlk uçuşunu 1903 yılında yaptığında, Wright kardeşlerin icadı olan uçak henüz hem teorik hem de teknik olarak emekleme aşamasındaydı. Savaşın karakterini birçok açıdan değiştirecek olan uçak, orduların bünyesinde kendine bir karakter ve yer arıyordu. Kimi silahların kullanımı ve teorisi önceden oluşturulur ve inovasyon böyle gerçekleşirdi. Kimisinde de icatlar teorilere sebep olurdu. Nitekim ordular savaşlarda kullanılan balonlara aşina olmasına rağmen uçakların kullanımı ve onlardan nasıl yararlanılacağı konusu bir muamma idi. Başlarda keşif ve gözlem gibi destek görevlerinde kullanılsa da iki kanadı ve buharlı bir motoru olan bu icat şüphesiz büyük bir potansiyele ve bir balondan daha çok yeteneğe sahipti. Bu bağlamda yazımızda, hava savaş teorisinin üç büyüğü; Giuliho Douhet, Hugh Trenchard ve William “Billy” Mitchell’ın kendi ülkelerinin hava kuvvetleri ve hava teorisi için ortaya koydukları mücadelelerinden bahsedeceğiz. Akabinde bir “case study” olarak birçok savaş teorisinin, taktiğin test edildiği İspanya İç Savaşı’nda mücadele etmek üzere görevlendirilmiş Condor Lejyonu’nu, Luftwaffe özelinde inceleyeceğiz. Sevgili okurlarımızın keyif almasını dilerim.
Üç Büyükler
Giuliho Douhet, Acımasız Bir Teorisyen
Sözünü sakınmayan ve aptallara tahammülü olmayan karakteriyle Douhet, esasen bir topçu subayıyken İtalya-Osmanlı Savaşı’ndan sonra İtalya’nın ilk havacılık taburunun komutanlığına atanmıştı. Onun bu karakter özellikleri, I. Dünya Savaşı’nda üstlerini eleştirdiği için askerî mahkemede yargılanmasına ve hüküm giymesine sebep olmuş, 9 ay da hapishanede kalarak cezasını çekmiştir. Fakat hapishanede geçirdiği zamanda bile boş durmamış, ülkesi için harekat planları hazırlamaya devam etmiştir.[1]
Douhet’in fikirleri, I. Dünya Savaşı’ndan Almanların moralman çökmesi ve akabinde teslim olmasından etkilenmiştir. Endüstriyelleşmiş milletlerin arasında topyekün savaş fikri, görüşlerinde varlık bulmuştur. Artık uçakların varlığı, savaşan ile savaşmayan arasındaki ayrımı ortadan kaldırmıştır. Çünkü uçaklar düşman sınırının ötesine, siperlerin arkasına geçebilen bir araçtır.[2]
Douhet’in fikirlerini birincil kaynaktan, kendi yazdığı “Command of The Air” adlı eserinden öğreniyoruz. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere havanın kontrolü ve kontrol üstünlüğü Douhet için oldukça kritik bir meseledir. Hava kuvvetlerinin yapması gereken ilk görev, havada üstünlüğün sağlanmasıdır. Bu üstünlüğü sağlamak için düşman hava kuvvetleri havalanmadan onları yerde imha etmek, havalanmış düşman uçaklarıyla yapılacak mücadelenin tamamlayıcısı olacaktır.[3]
Hava hakimiyeti sağlandıktan sonra, Douhet’in fikirleri, “Stratejik Bombardıman” terimi üzerinde yoğunlaşmaktadır ve bunu müteakip bombardıman uçakları Douhet’in kafasında şekillenen hava kuvvetlerinin birincil silahı haline gelmektedir. Kaderin cilvesi midir yoksa bilinçli bir arayışın sonucudur mudur bilinmez lakin o dönemlerde finansal durumlarında sıkıntı yaşayan uçak üreticisi fabrikatör Caproni ile Douhet yakın arkadaş olurlar ve bu arkadaşlıkları, Douhet’in fikirlerinde kendine yer bulan Ca.3 ağır bombardıman uçaklarının siparişi ile pekişir. Tek görevi bombalamak olan “single type” dediğimiz bu uçaklar Douhet’in teorize ettiği fikirlerle uyum içindedir. Uçak özel modifiyelerle havada da mücadele edebilecek hale gelse de ana görevi bombalamaktır. Douhet bu uçaklara “battleplane” adını vermiştir.[4] Bu ölümcül makinelerle düşmanın kritik altyapısı ve ulaştırma hatları vurularak düşmanın iradesinin kırılması hedeflenmiştir. Fakat hedef seçiminde ve operasyonların uygulanmasında Douhet’in fikirleri tartışmalar yaratmıştır. Douhet’e göre sivil yaşama ait olan bazı merkezler/toplanma alanları da hedef dahilindeydi. Ayrıca bombalama işleminde kesinlik önemli değildi zira uçaklar belirlenen alana büyük bir filoyla bombalar yağdıracak, tek bir saldırıda iş bitirilecekti. Kullanılacak bombaları ve sırasını bile belirlemişti. İlk önce patlayıcı bombalarla hedef yıkılacak, yakıcı bombalar ve zehirli gaz bombaları ile de kesin sonuç alınacaktı.[5]
Böylesi bir operasyon için 100’den fazla bombardıman uçağı ve 20 tona yakın patlayıcı kullanılması gerekiyordu.[6] Böylesi bir gücü kontrol etmek için de ayrı bir kuvvet oluşturulması, hava kuvvetlerinin deniz ve kara gibi bağımsız olması gerekirdi. Nitekim Douhet’in fikirleri kendi ülkesinde sınırlı kaldı. II. Dünya Savaşı’nda İtalya bu tarz bir hava harekatı sürdürecek/ himaye edecek bir ülke olamadı. Fakat Douhet’in fikirlerinin etkisini ilerleyen kısımlarda başka ülkelerde göreceğiz.
Hugh Trenchard, Kraliyet Hava Kuvvetlerinin Babası
Sessiz doğasına ve zayıf iletişim yeteneklerine rağmen Trenchard tarihe adını Kraliyet Hava Kuvvetlerinin (Royal Air Force) babası olarak yazdırmıştır. Hızlı ve kudretli hareket etmesinden dolayı “gümbürdeyen; hızlı hareket eden” anlamında kendisine “boom” lakabı verilmiştir. 1918 yılında Fransa’da Kraliyet Uçak Birliklerinin başı olarak hizmet eden Trenchard, o yıllar hava kuvvetleri ordunun nezdinde destek kuvvet (auxiliary power) olarak görülmesine karşın bağımsız hareket etmiştir.
Savaştan sonra Trenchard, ordu ve donanmayı karşısına alarak hava kuvvetlerinin bağımsızlığı için amansız bir mücadeleye girişmiştir. Trenchard’a göre hava, tek ve bölünmezdir, Kraliyet Hava Kuvvetlerinin sorumluluğunda olmalıdır.[7] Fakat hava kuvvetleri etkinliğini ve verimini artırmak için elbette diğer kuvvetlerle iş birliği yapmalı genel operasyon şemasına “bağımsız” bir kuvvet olarak dahil edilmelidir.[8] Douhet gibi Trenchard da hava kuvvetlerinin ofansif bir silah olarak kullanılması gerektiğini düşünmektedir. Ayrıca Trenchard da bütün hava operasyonlarının gerçekleşmesi için ilk görevin hava hakimiyetinin sağlanması noktasında Douhet ile hemfikirdi. Douhet’ten farklı olarak Trenchard, düşman uçakları havalanmadan onları yerde vurmak kadar havada girişilecek mücadeleye de önem veriyordu.
Zafere giden yolun açılması için Trenchard düşman ulusun bombalanması gereken yerlerini şöyle sıralıyordu: endüstriyel alanlar, demiryolları ve lojistik ulaşım hatları. Douhet’in aksine, Trenchard sivil alanları hedeflerin dışında tutuyordu. Trenchard’ın hava kuvvetlerinin bağımsızlığı için verdiği mücadele II. Dünya Savaşı’nda meyvelerini vermiştir. Özellikle Battle of Britain gibi oldukça çetrefilli bir mücadeleden Kraliyet Hava Kuvvetleri sağ çıkabilmiştir.
William “Billy” Mitchell, Top Gun Maverick
Bir demiryolu üreticisi olan zengin ve milyoner bir torunu olarak dünyaya gelen Mitchell, aynı zamanda bir senatör çocuğuydu. Bu politik güce ve zenginliğe sahip olan genç adam, İspanya-Amerika Savaşı’nda bir sinyal birliğinde subay olarak askerî kariyerine başlamıştır. Amerika I. Dünya Savaşına dahil olmadan 2 hafta önce, Avrupa’ya gönderilen Mitchell orada Trenchard ile tanışmıştır.
Trenchard, hava taarruzu bağlamında Mitchell’i etkilemiş ve hava üstünlüğünün ancak “amansız ve aralıksız taarruz” ile mümkün olabileceğini söylemiştir.[9] Savaştan sonra hava kuvvetlerinde ikinci adam haline gelen Mitchell, hava kuvvetlerinin bağımsızlığı için tıpkı Trenchard gibi amansız bir mücadeleye girişmiştir. Fikirleri Hava Kuvvetlerinin bağımsızlığı üzerine yoğunlaşan Mitchell, bu fikri desteklemek için “kıyı savunma” devriye görevini yarattı ve ele geçirilen Alman savaş gemisi Ostfriesland’ı bombardıman uçaklarıyla batırarak hassas bir saldırı testi sergiledi. Hava kuvvetlerinin kıyı şeridini donanmadan daha ekonomik bir şekilde savunabileceğine inanıyordu. Bu görevi etkin bir şekilde yerine getirmek için hava kuvvetleri bağımsız bir havacı tarafından yönetilmeliydi. Hatta Kraliyet Hava Kuvvetleri ABD için bir model olarak kullanılmalıydı.
Diğer iki teorisyen gibi Mitchell da stratejik bombardıman konusunda aynı görüşleri paylaşıyordu. Fakat Douhet’in aksine, Mitchell da Trenchard gibi düşünüyor, sivil bombalamayı uygun görmüyordu. Mitchell, hava üstünlüğü konusunda da havada yapılacak muharebelere çok önem veriyordu.[10] Tek tip uçaktan oluşan filolara yerine avcı ve bombardıman uçaklarından oluşan filoları tercih ediyordu. Mitchell’in nazarında, saldırı ve keşif amaçlı kullanılacak uçaklar da önemliydi.
Mitchell fikirlerini güçlendirmek için medyayı etkili bir şekilde kullanmıştır. Donanmanın kontrolünde olan USS Shenandoah adlı zeplinin Ohio civarlarında yere çakılması sonrasında Donanmayı eleştiren Mitchell gözü karartmıştı. Nitekim sonunda askerî mahkemeye çıkarıldı ve beş yıl boyunca aktif görevden uzaklaştırıldı. Cezayı kabul etmedi ve ordudan ayrıldı. Havacılık kariyeri on yıl sürdü. 1936’da öldükten sonra fikirleri İkinci Dünya Savaşı’nda değer buldu. Bu nedenle Ağustos 1946’da Kongre onu ölümünden sonra tümgeneralliğe terfi ettirdi ve ayrıca Özel Şeref Madalyası ile ödüllendirdi.
William “Billy” Mitchell, Amerikalı pilotlar için çok sembolik ve önemli bir simgedir. Birleşik Devletler Hava Kuvvetlerinin babası olarak anılır. İkinci Dünya Savaşı’ndaki etkisi Normandiya Çıkarması’nda görülmüştür. Top Gun Maverick adlı film serisinin başkahramanı Pete Mitchell’ın soyisminin Mitchell olması elbette tesadüf değildir.
İspanya İç Savaşı ve Condor Lejyonu, II. Dünya Savaşı Öncesi Isınma Turları
Kimilerinin II. Dünya Savaşı’nın provası, kimilerinin ise sınırlı modern savaşın ilk örneği olarak gördüğü İspanya İç Savaşı, hiç kuşkusuz hava teorilerinin değiştiği, geliştiği ve evrildiği bir uygulama alanı olmuştur.[11] Başta Almanya olmak üzere savaşa katılan her ülke II. Dünya Savaşı öncesinde teçhizatlarını ve taktiklerini test etme fırsatı bulmuştur. Luftwaffe (Alman Hava Kuvvetleri), sadece personelini ve savaş teorilerini değil envanterindeki her tür uçağı test etmiştir.[12]
Savaşın ilk aşamasında stratejik materyallerin ve askerlerin taşınmasından sorumlu olan Luftwaffe, bu alanda da birçok yeniliğe öncülük etmişti. Altı Heinkel 51 çift kanatlı uçağın 30 Junkers 52 üç motorlu nakliye uçağı için koruyucu görevi görmesi devrimsel nitelikteydi.[13] Buna ek olarak savaşın diğer büyük katılımcısı SSCB, Polikarpov I-15 Chato çift kanatlı, I-16 Mosca tek kanatlı avcı uçağı ve Tupolev SB2 hafif bombardıman uçağı gibi daha iyi uçaklara sahipti ve savaşın başında Almanların hava üstünlüğünü kaptırması Almanlar için şok etkisi yaratmıştır.[14] Almanların, I. Dünya Savaşı’nda ünlenmiş olan efsane pilotu Boelcke’nin üç başlı ok formasyonu ile mücadeleye girişen Luftwaffe büyük kayıplar vermiştir.
Messerschmitt Bf-109 avcı uçağı Luftwaffe için pek çok şeyi değiştirmiş, bu modern avcı uçaklarının yeni yetenekleri, hızı ve çevikliği Boelcke’nin taktiklerini modası geçmiş hale getirmiştir. Almanlar yeni formasyonlar ve taktikler geliştirmiştir. “İki uçaktan oluşan bir birimin önde bir lider, iskele veya sancakta 200 metre geride başka bir Bf-109 ve daha yüksek bir irtifada bu birimin diğer iki uçakla birleşerek oluşturacağı ‘finger four’ (schwarme) formasyonu” burada ortaya çıkmıştır.[15] Bu formasyonun oluşturulması ve yeni uçaklarla Luftwaffe hava kontrolünü geri almış, düşmana kayıplar verdirmeye başlamıştır. İspanyollardan da yeni taktikler öğrenen Luftwaffe, özellikle düşman kara kuvvetlerinin tekrar tekrar vurulmasını kolaylaştıran “chain system”ini eski Heinkel 51 uçakları ile tatbik etmiştir.
İtalyanlara iş birliği yapan Almanlar, Madrid’i sivil ve asker gözetmeksizin vurarak Douhet’in fikirlerini uygulamaya koyuldu fakat beklenen sonuç alınamadı. Aksine Madrid direnişi güçlenmiştir. Siviller ve ordu moral kaybına uğramamıştır. Fakat öte yandan Guernica’da Alman stratejik bombardımanı ile endüstriyel alanlar ve lojistik hatları gibi kritik noktaların vurulması etkili olmuştur. Bu bombardımandan 4 gün sonra bölge Milliyetçilere geçmiştir.[16] Savaşta ortaya çıkan gerçek, Douhet’in bombardıman uçakları üzerinde yoğunlaştırdığı teorinin bedelinin oldukça pahalı olmasıydı. Zira bombardıman uçakları hedefleri her zaman vuramıyor, gelişmemiş hava savunma silahlarına rağmen kayıplar veriyordu. Bir filoda avcı uçaklarının da var olması gerektiği gerçeği üretimlere de yansımış, avcı uçağı sayısı bir hayli artmıştı.
Williamson Murray, “yakın hava desteğinin ve orduyla iş birliğinin gelişiminin doğrudan İspanya İç Savaşı’ndan kaynaklandığını” belirtmektedir.[17] Almanlar, Milliyetçilerin topçu desteğinden yoksun olması nedeniyle yeni taktikler ve yeni bombardıman tarzları geliştirmek zorunda kalmıştır. Sonuç olarak kara hedefleri ve hava araçları arasında iş birliği gelişmiştir. Bu iş birliğinin ise o zamanlarda var olmayan, Almanların meşhur taktiği “Blitzkrieg”in oluşturulması noktasında katkısının olduğunu söylemek mümkündür. İspanya İç Savaşı; planlama, yer-hava iletişimi, hedef belirleme vb. alanlarda hava gücü rolü için teknik prosedürlerin geliştirilmesini teşvik etmiştir.
Son Değil Başlangıç
Uçakların icadından bu yana insanlık, onları doğru şekilde nasıl silah olarak kullanacağını ve etkilerini en üst düzeye çıkaracağını düşünmektedir. Özellikle Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkileri, karar vericileri ve teorisyenleri gelecekteki savaşları nasıl erkenden bitirebileceklerini düşünmeye sevk etmiştir. Bu bağlamda uçaklar bir fırsat olarak görülmüş ve uçakların sağladığı sınırsızlık, teorisyenleri stratejik bombardımanlarla halkın moralini bozarak sonuca erken ulaşma fikrine yöneltmiştir.
Sonuç olarak bu gücün etkisi hava gücünün diğer kuvvetlerden bağımsız olarak ele alınmasını gerektirmiştir. Özellikle Douhet, Trenchard ve Mitchell bu noktada hemfikirdi. Sonunda bu üç teorisyenin çabaları sonuç verdi ve hava kuvvetleri İngiltere, İtalya ve Amerika’da bağımsız hale geldi. Stratejik bombardıman konusu hedefleme açısından tartışmalı olsa da uygulamada teknolojik yetersizlikten kaynaklanan isabetsizlik nedeniyle sivil kayıplara ve büyük yıkımlara neden olduğunu görülmektedir.
Bu satırlar bu yazının sonu olsa da hava teorisinin gelişiminde temelleri ve başlangıçları konuştuk. Elbette ilerleyen yıllarda uçaklar da gelişti, teoriler de. Emekleyen bir icadın yıllar içinde gelişimini anlamak, nereden nereye geldiğini fark etmek için icadın kendisi kadar, ona ruhunu veren teorileri de bilmek bize fayda sağlayacaktır. Oldukça teknik ve belki de dar bir kitleye hitap edecek alanın temellerini siz değerli okurlara sunmaya çalıştım.
Fırsat veren Fikirtepe medyaya teşekkür ederim. Bana dil bilgisi ve anlam noktasında da yardımcı olan en büyük destekçim biricik çiçeğim K.’ya da ayrıca teşekkür ederim.
[1] Phil Haun, ‘’Winged Victory: How the Great War Ended: The evolution of Giulio Douhet’s theory of strategic bombing’’, War in History (2021): 3, DOI:10.1177/09683445211027596.
[2] Giulio Douhet, Command of the Air, translated by Dino Ferrari in 1942 (Washington, DC: Air Force History and Museums Programme, 1998), 9-10
[3] Ibid, 34
[4] Ibid, 117.
[5] Ibid, 20
[6] Haun, 10.
[7] Ross Mahoney, Trenchard’s Doctrine: Organisational Culture, the ‘Air Force spirit’ and the Foundation of the Royal Air Force in the Interwar Years, British Journal for Military History, Volume 4, Issue 2, (February 2018): 150
[8] Major David Berkland, ‘’ Douhet, Trenchard, Mitchell, and the Future of Airpower’’, Defense & Security Analysis, 27:4, (2011): 391-392 DOI: 10.1080/14751798.2011.632256
[9] Alfred F. Hurley, Billy Mitchell: Crusader for Air Power (Bloomington: Indiana University Press, 1964), 1.
[10] Randy Kee, Brig Gen Billy Mitchell’s Continuing Legacy to USAF Doctrine, posted on unclassified Blackboard E-Reserves for MSI-615 course, p. 2
[11] James S. Corum, ‘’ The Luftwaffe and the coalition air war in Spain, 1936–1939’’, Journal of Strategic Studies (1995), 68 http://dx.doi.org/10.1080/01402399508437580
[12] Matthew Cooper, The German Airforce 1933-1945: An Anatomy of Failure (London: Jane’s 1981) s.59
[13] Christopher C. Locksley, Condor over Spain: The civil war, combat experience and the development of Luftwaffe airpower doctrine, Civil Wars (1999); p.70 http://dx.doi.org/10.1080/13698249908402397
[14] Ibid, 78.
[15] Ibid, 79.
[16] Ibid, 83
[17] Ibid, 89
KAYNAKÇA
Phil Haun, ‘’Winged Victory: How the Great War Ended: The evolution of Giulio Douhet’s theory of strategic bombing’’, War in History (2021)
Ross Mahoney, Trenchard’s Doctrine: Organisational Culture, the ‘Air Force spirit’ and the Foundation of the Royal Air Force in the Interwar Years, British Journal for Military History, Volume 4, Issue 2, (February 2018)
Major David Berkland, ‘’ Douhet, Trenchard, Mitchell, and the Future of Airpower’’, Defense & Security Analysis, 27:4, (2011)
Giulio Douhet, Command of the Air, translated by Dino Ferrari in 1942 (Washington, DC: Air Force History and Museums Programme, 1998)
Alfred F. Hurley, Billy Mitchell: Crusader for Air Power (Bloomington: Indiana University Press, 1964)
Randy Kee, Brig Gen Billy Mitchell’s Continuing Legacy to USAF Doctrine, posted on unclassified Blackboard E-Reserves for MSI-615 course.
James S. Corum, ‘’ The Luftwaffe and the coalition air war in Spain, 1936–1939’’, Journal of Strategic Studies (1995)
Matthew Cooper, The German Airforce 1933-1945: An Anatomy of Failure (London: Jane’s 1981)
Christopher C. Locksley, Condor over Spain: The civil war, combat experience and the development of Luftwaffe airpower doctrine, Civil Wars (1999)
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.