3:56 pm Matruşka, Ümit Nazmi Hazır

Matruşka: 2024 Şubat-Mart Rusya-Avrasya Bülteni

Moskova’da Terör Saldırısı

22 Mart akşamı Moskova’nın en büyük konser merkezlerinden birisi olan Crosus City Hall’da Piknik adlı Rus rock grubunun konserinin başlamasına dakikalar kala kamuflajlı dört kişinin ellerinde silahlarla konser salonuna girip insanlara ateş açmasıyla bir katliam gerçekleşti. Son rakamlara göre 133 kişi hayatını kaybetti ve 152 kişi yaralandı. Aynı zamanda binada patlamalar ve büyük çaplı yangın gerçekleşti. Rusya’da böyle büyük biri saldırı en son İkinci Çeçen Savaşı sürerken Çeçen milislerin 2002 yılında Moskova’daki bir tiyatroya baskın yapıp insanları rehin alması ve 2004 yılında, Beslan katliamı olarak bilinen, Çeçen milislerin Kuzey Osetya’daki bir okula baskın yapıp 1100’den fazla kişiyi rehin alması ve çoğu çocuk 331 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan saldırılardı.

Crosus City Hall konser merkezindeki saldırının önceden planlandığı ve profesyonelce yapıldığı gözükmekte. Tacikistan vatandaşı olan saldırganlar Rusya’dan Ukrayna’ya geçmeye çalışırken yakalandı. ABD ısrarla saldırının DAEŞ terör örgütü tarafından gerçekleştirildiğini söylüyor. Fakat Rus lider Putin ulusa sesleniş konuşmasında DAEŞ’ten bahsetmedi ve saldırganların Ukrayna ile temasının olduğuna işaret etti. Rus kamuoyunda saldırının kim tarafından gerçekleştirildiği konusunda farklı düşünceler var. Saldırıda Ukrayna’nın izi olduğu, ABD’nin ise saldırıdan haberinin olduğu ve bilerek DAEŞ’in üzerine yıkıldığına dair görüşler bazı Rus medya kanallarında dillendirildi. Rusya’nın önde gelen gazetelerinden Komsomolskaya Pravda’da şöyle bir ifade yer aldı:

“Terör saldırısının arkasında IŞİD’in olduğuna dair garanti veren ABD kendisini ifşa ediyor. Çünkü sorguya çekilenler, saf Batı kamuoyuna Doğulu dindar kişilikler olarak sunulabilmek için açıkça seçilmiş. Bu, ABD’nin terör saldırısının faillerinin kim olacağını önceden bildiği anlamına geliyor. Ve belki de onları kendileri seçtiler. Ancak büyük olasılıkla terör saldırısı Ukrayna özel servisleri tarafından düzenlendi.”

Saldırının sadece DAEŞ tarafından mı yoksa başka bir grup tarafından mı yapılıp yapılmadığı biraz muamma. Fakat saldırının planlı ve profesyonel bir şekilde yapılması, saldırının arkasında istihbarat örgütlerinin olma ihtimalini arttırıyor. Ayrıca Ukrayna savaşı sürerken saldırının gerçekleşmesi, saldırının bir saiki olduğunu göstermekte. Birincisi; Rusların ülkelerinin dışındaki savaşın kendi evlerinin içine girmeye başladığını fark etmelerini istemek ve Putin’i ve Rusya’nın Ukrayna’daki operasyonlarını destekleyen Rus halkına desteklemenin bedelini ödettirmek. İkincisi; Ukrayna’da sahadaki durumun Rusya’nın lehine dönmesi ve seçimlerde başkanlığını yüksek oyla kazanması nedeniyle son zamanlarda Putin’e geçen psikolojik üstünlüğü Rusya’nın elinden almak ve Rusya’yı savaşta tekrar savunma pozisyonuna getirmek. Bu saldırı Ukrayna savaşının da boyutunun değiştiğine ve savaşın Rusya’nın içine taşınacağının işareti.

Putin Yeniden Rusya Federasyonu Devlet Başkanı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin beşinci kez aday olduğu, 15-17 Mart tarihlerindeki Rusya Federasyonu Devlet Başkanlığı seçimlerinde yüzde 87 gibi büyük bir oyla seçildi. Diğer üç rakibi ise yüzde 5’in altında oy aldı. Sonuçlar şaşırtıcı olmadı. Rusya’daki bu seçimi diğerlerinden ayıran nokta savaş ortamında gerçekleşmesiydi. İnsanlar, savaş halen devam ederken iktidarı değiştirmek istemediler. Ruslar ‘‘dereyi geçerken at değiştirilmez’’ düşüncesiyle hareket etti.

Savaş öncesi Putin’e olan destek şu ankinden daha düşüktü. Hatta Levada gibi anket firmaları Putin’e olan desteğin yüzde 29’a düştüğünü bile iddia etmişti. Fakat Ukrayna’ya askerî operasyonun başlamasından sonra Putin hem toplumdaki hem de siyasi elitler arasındaki gücünü konsolide etti. Birçok Rus’un düşüncesine göre ‘‘Rusya kolektif Batı’ya karşı bir varlık mücadelesi vermekte ve Putin de Rusya’nın varlığını savunmakta.’’ Rusya’nın Ukrayna’da yeni topraklar kazanması da diğer bir etki oldu. Putin’in Makyavelist yöntemler izlemesi ve ülkede muhalif figürün ve aktörün kalmaması da diğer bir etken.

Rus Muhalif Navalnıy’ın Ölümü

Rusya Federal Ceza İnfaz Kurumu 16 Şubat tarihinde Rus muhalif Aleksey Navalnıy’ın Yamal-Nenetsk Özerk Bölgesi’ndeki 3 No’lu ıslahevinde hayatını kaybettiğini açıkladı. Federal Ceza İnfaz Kurumu’ndan yapılan açıklamada, “16 Şubat’ta 3 No’lu ıslahevinde hükümlü Aleksey Navalnıy hava aldıktan sonra kendini kötü hissetti ve hemen bilincini kaybetti. Kurumun sağlık çalışanları derhal geldi ve ambulans çağrıldı.” denildi.

Navalnıy’ın ölümü birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Navalnıy’ın ölümünden sonra naaşı hemen ailesine verilmedi. Navalnıy’ın ekibi, delillerin örtülmesi için naaşın hemen verilmediğini iddia etti. Daha sonra Navalnıy’ın naaşı annesine teslim edildi. 1 Mart tarihinde, önce Moskova’da Navalnıy için kilisede cenaze töreni düzenlendi; ardından Navalnıy, Borisov mezarlığına gömüldü. Destekçileri cenaze töreni için kilisenin etrafında toplandı ve polis barikatının önünde Putin karşıtı sloganlar attılar.

Navalnıy’ın eşi Yulia Navalnaya, kocasının ölümünden doğrudan Kremlin’i sorumlu tuttu ve “kocamı Putin öldürdü” dedi. Öte yandan Kremlin Sözcüsü Peskov, Putin’e yönelik bu suçlamaların saçmalık olduğunu belirtti. Yulia Navalnaya, 9 dakikalık Youtube’daki videosunda “Aleksey’in görevini ben devralıyorum ve ülkemiz için savaşacağım, sizi de benimle birlikte olmaya çağırıyorum” dedi. Yulia Navalnaya’nın açıklaması bundan sonra kendisinin muhalefet liderliğine soyunacağını göstermekte.

Kendisinin etki kapasitesi yurt dışında yaşayan ve Belarus lideri Lukaşenko’ya meydan okuyan Belaruslu kadın muhalif Svetlana Tikhanovskaya gibi sınırlı mı kalır, yoksa daha fazla mı olur sorusu ortaya çıkıyor. Ukrayna savaşının başlamasından sonra birçok savaş karşıtı ve de Putin’e karşı olan Rus ülkeden ayrıldı. Yurt dışında muhalif Rus diasporası oluşmaya başladı. Yulia Navalnaya yurt dışındaki muhalif Rusları konsolide etmeye çalışacaktır fakat Rusya içerisinde Kremlin ve Putin karşıtı olanları mobilize etme konusunda sınırlı kalabilir.

Peki, Navalnıy’ın ölümünün Rusya’da 15-17 Mart tarihlerinde gerçekleşen olan başkanlık seçimlerine etkisi oldu mu? Düşüktü. Birincisi, Navalnıy’ın hitap ettiği kitle daha çok gençlerden oluşuyor ve Navalnıy’ın Rus halkında büyük bir karşılığı bulunmuyor. Bunun nedeni, kendisi ana akım Rus medyasında yer bulamadığı için mecburen sosyal medya ve Youtube üzerinden muhalefetini sürdürmeye çalıştı ve Rusya’daki orta yaş üstü kesime ulaşamadı. Kendisi iddialı ve postmodern tarzda bir muhalefet örneği gösterse de Rusya’da etkisi oldukça sınırlı kaldı.

İkinci neden; Ukrayna savaşının başlamasından sonra Navalnıy’ın daha fazla gündemden düşmesi, Rus kamuoyunun savaşa odaklanması ve savaşın başlamasıyla Putin’in hem Rus toplumundaki desteğini arttırması hem de sistemdeki gücünü konsolide etmesi.

Diğer bir neden ise, Rus toplumunda Navalnıy’ın Batıcı olduğu izlenimi. Rusya’da toplumun önemli bir kısmında ülkede Batıcı bir lider başa gelirse Yeltsin döneminde yaşananların tekrar vuku bulacağı, Moskova’nın ülkenin diğer bölgelerinde otoritesinin azalacağı, federal cumhuriyetlerin bağımsızlık talebinde bulunup ülkenin parçalanacağı endişesi var. Bundan dolayı Putin gibi bir liderin, otoritesi ve liderliği sayesinde ülkeyi bir arada tuttuğuna dair görüş toplumun önemli bir kesiminde yer edinmekte. Bu yüzden Rusya gibi büyük coğrafyaya sahip ve 500 yıldır otoriteyle yönetilen ve kısa dönemler hariç neredeyse hiç demokratik bir dönem yaşamamış bir ülkenin demokrasiye geçişinin ülkenin dağılması anlamına gelir mi sorunsalı ortaya çıkmakta.

Otokrasinin Rusya’yı ayaktan tutan en önemli parametrelerden biri olduğunu düşünürsek, Rusya’dan bir Avrupa demokrasisinin çıkmayacağını da göz önünde tutmak gerekiyor. Rusya’nın yaşadığı “güvenlik/özgürlük” ikilemi de burada yatmakta. Rusya için ülkenin demokratikleşmesi, özgürlüklerin artması ve Batılılaşması bir yandan ülkenin refahını arttırırken diğer yandan, Kremlin’in ülkedeki otoritesinin azalıp ülkenin güvenlik sorunu yaşamasına da neden olabiliyor. Ülkenin daha da otoriter yönetilmesi ise güvenlik riskini azaltırken ülkenin refahını azaltmakta. Burada Rusya’nın geçmişten beri yaşadığı güvenlik ya da özgürlükten birini seçme ikilemi ortaya çıkıyor.

Rusya-Ukrayna Savaşı Üçüncü Yılına Girdi

24 Şubat tarihi, 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşının ikinci yıldönümüne tekabül etti. Savaş üçüncü yılına girerken yakın zamanda bir barış umudu gözükmüyor. Rusya tarafı müzakereleri başlatma niyetinde olsa da Ukrayna tarafı masaya oturma niyetinde değil. Rusya şu anda ele geçirdiği yerler üzerinden statükoyu koruyup masaya oturmak istiyor. Ukrayna ise Rusya’nın ele geçirdiği yerleri geri alma niyetinde. Fakat her ne kadar savaş kilitlenmiş ve her iki taraf da çok fazla ilerleyemese de son aylarda sahadaki ivme daha çok Rusya’nın lehinde.

Ukrayna büyük beklentiye girdiği karşı saldırısında istediği sonucu alamamasından sonra inisiyatifi kısmen kaybetti ve daha sonra strateji değiştirmek zorunda kaldı ve savunma stratejisine geçti. Ukrayna’nın savaşı ne kadar götürüp götüremeyeceği ise Batı’nın Ukrayna’ya ekonomik ve özellikle askerî yardımına bağlı. Rusya’nın savaşı ne kadar götürüp götüremeyeceği ise ekonomisinin savaş maliyetini ne kadar kaldırabileceğine bağlı. Rusya tarafındaki beklenti, konsolide olmuş Batı’nın Ukrayna savaşından yorulması ve Batı içinde çatlaklıkların olup bazı ülkelerin -Macaristan gibi- savaşın bitmesini istemesi ve Ukrayna’ya müzakerelere oturması konusunda baskı yapması.

Rusya’nın diğer bir beklentisi ise Ukrayna’nın asker sıkıntısı çekmesi. Rusya tarafı, asker ve insan kaynağı bakımından kendisinin daha avantajlı olduğunu ve Ukrayna’nın asker sıkıntısı çekeceğini varsaymakta. Rusya-Ukrayna savaşındaki gidişatı belirleyecek en önemli unsurlardan birisi de Kasım ayında gerçekleşecek olan ABD seçimleri olacak. Çünkü ABD’nin tavrı ve Ukrayna’ya desteği Rusya-Ukrayna savaşının gidişatını belirleyen en önemli parametrelerden biri. Çünkü savaş sadece Rusya ve Ukrayna arasında değil, dolaylı olarak da Rusya ve ABD arasında yaşanmakta. 

Ukrayna Genelkurmay Başkanı Zalujnıy’ın Görevden Alınması

Ukrayna Genelkurmay Başkanı Valeriy Zalujnıy, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin talimatıyla görevden alındı. Rusya ile savaşın devam ettiği bir dönemde bu kritik bir hamle oldu. Zelenski’nin Zalujnıy’i görevden almasıyla ilgili birçok iddia ortaya atıldı: Zelenski ile Zalujnıy arasında sorun yaşandığı, savaşın çıkmaza girdiği, Zalujnıy ile Pentagon arasında saldırı konusunda anlaşmazlık olduğu, Zelenski’nin Zalujnıy’ı kendisine rakip olarak gördüğü gibi iddialar… Diğer iddialardan biri, Zelenski’nin görevden alma kararı konusunda Washington’ı bilgilendirdiği ve ABD’nin bu soruna karışmadığı veya karşı çıkmadığı. Zalujnıy’ın görevden alındıktan sonra uzun vadede ne yapacağı bilinmiyor. Fakat kendisi siyasete girdiği takdirde Zelenskiy karşısında güçlü bir rakip olabilecek birisi çünkü kendisine, anketlerin de gösterdiği üzere, Ukrayna toplumunda büyük bir destek var. Hatta Zelenski’den bile daha çok destek olduğu yönünde görüşler bulunmakta. Savaşın ilk başladığı dönemlerde Ukrayna’yı terk etmediği ve liderlik gösterdiği için Zelenski’ye Ukrayna toplumunda çok büyük destek vardı. Savaşın uzamasıyla ve Ukrayna toplumunda yorgunluk oluşmasıyla Zelenski’ye destek azalmaya başlamakta.

Ermenistan’ın Rusya’dan Kopuşu

Ermenistan’ın Karabağ hezimeti sonrasında dış politikasında paradigma değişikliği yaşandı. Yüzüne Batı’ya çeviren ve Rusya’nın Ermenistan’a güvenlik garantisi sağlayamadığını ve Ermenistan’ın yeni alternatifler bulmasını gerektiğini belirten Ermenistan Başbakanı Paşinyan, Rusya ile ipleri koparma sürecini kademeli hızlandırmakta ve Batı’ya yanaşmakta. Ermenistan, Fransa ve Hindistan’dan silah alarak Rusya’ya askerî bağımlılığını azaltmaya çalışmakta.

Paşinyan, Rusya’nın liderlik ettiği Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden Ermenistan’ın çıkma sürecini başlattı. Paşinyan, örgütün Ermenistan’a karşı güvenlik yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde ülkesinin Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü üyeliğini yasal olarak donduracağını belirtti. Paşinyan’a göre artık örgütle temaslar fiilen askıya alındı. Paşinyan, Erivan’ın Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nde neden olması gerektiği konusunda hala netlik olmadığını açıkladı. Paşinyan, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün güvenlik alanında Ermenistan’a karşı yükümlülüklerini yerine getirmek yerine, tam tersine Ermenistan için sorun yarattığını söyledi. Paşinyan’a göre şu anda Erivan fiilen üyeliğini dondurdu ancak kararını hukuki statüye aktarmaya hazır.

Bütün bu süreçler Paşinyan’ın Ermenistan’ın Rusya ile bağlarını tamamen koparma niyetinde olduğunu göstermekte. Bu durum Türkiye açısından Ermenistan ile olan ilişkilerinde ve Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki güç ağırlığını lehine çevirme konusunda, değerlendirmesi gereken, bir avantaj yaratmakta. Türkiye’nin Güney Kafkasya’da hegemonik güç olması için Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinde tam normalleşmenin gerçekleşmesi de gerekmekte. 

Azerbaycan Seçimleri ve Aliyev’in Beklenen Zaferi

Azerbaycan’da cumhurbaşkanlığı seçimlerini ülkeyi 20 yıldır yöneten ve oyların yüzde 92,1’ni alan İlham Aliyev kazandı. Aliyev ülkeyi 7 yıl daha yönetecek. 2025 yılında yapılması öngörülen seçimler bir yıl erkene alınarak gerçekleştirildi. Bundaki en önemli neden Azerbaycan’ın Karabağ’ı geri alması nedeniyle İlham Aliyev’in zafer rüzgarını arkasına alarak iktidarını pekiştirmek istemesi. Azerbaycan’ın Karabağ zaferi bir bakıma Aliyev’in savaş öncesi kendisine yönelik eleştirilerin önüne geçmesini sağladı.


*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.

Visited 90 times, 1 visit(s) today

Close