Cem Yılmaz şüphesiz Türk komedi sinemasının en önemli isimlerinden birisi. Sivri zekasıyla çizdiği karikatürlerle ve akabinde izleyenleri kahkahalara boğan stand-up gösterileriyle daha genç yaşlarda kendini göstermeye başlayan Yılmaz, Gora filmiyle uzun yıllar çıkmaza giren komedi sinemamızın tıkanık suruna deyim yerindeyse bir gedik açmıştır.
Kariyeri hızını almış bir araba gibi keyifli ilerleyen Yılmaz, her komedyenin bir gün mutlaka tadacağı yıpranma ve üretim kabızlığı dönemine kanaatimce girmiş bulunmakta. Bu durumun maalesef bir hayat gerçeği olduğunu düşünüyorum. Kemal Sunal da Şener Şen de bunu yaşadı… Bilindiği üzere saydığım bu iki isim komedi kabiliyetlerinin azalmasına karşın dram alanında da komedi günlerini aratmayan unutulmaz performanslar gösterdi. Sunal, Öğretmen, Düttürü Dünya, Yoksul, Garip, Propaganda filmleriyle bizleri ağlatmayı başarırken Şen, Eşkıya, Muhsin Bey, Kabadayı, Gönül Yarası filmleriyle ruhumuza ziyadesiyle dokunabildi. Cem Yılmaz da kanaatimce büyükleri ile benzer bir sürece girdi.
Yılmaz’ın son yıllarda beni ağız dolusu güldüren tek işi, üzülerek söylüyorum: Arif V 216. Ancak komedi filmi olmayan Av Mevsimi, İftarlık Gazoz ve Pek Yakında filmleri hakikaten takdire şayan işler olduğunu söyleyebilirim. Türk seyirci, saydığım bu filmlere Yılmaz’ın komedi filmleri kadar ilgi göstermese de zaman içinde bu filmlerin kültleşeceğine inanıyorum.
Cem Yılmaz’ın son beğendiğim işi ise tamamen özgün bir ruha sahip olan kıyıda köşede kalmış bir CMYLMZ filmi olan: Deli! Oyuncu kadrosundan senaryosuna beni mest eden bu filmi tarihe not düşmek adına yazmak istedim.
FİLMİN KONUSU:
Cem Yılmaz’ın Gora filminden bile önce kaleme aldığı ancak dönem şartlarından olsa gerek ertelediği bir filmdir Deli. Genel anlamıyla yüzde 50 başarılı bulduğum Karakomik Filmler serisinin bence en güzide işi olan bu film, en büyük arzusu bir gün sevdiğinin karşısına oturup onun gözlerinde kaybolmak olan bir taksi şoförünün başına gelen trajikomik hadiseler zincirini konu alıyor.
Cem Davran, Özkan Uğur, Emin Gürsoy, Hakan Gerçek gibi devlerle beraber gelecek vadeden genç oyuncu Büşra Develi’nin yer aldığı filmin zaman içerisinde klasikleşeceğine inanıyorum.
FİLMİN ARTILARI:
- Hemen her filmde kadrolu olarak Cem Yılmaz’ın ekibinde yer alan isimlerin bu filmde olmamasını bir artı olarak görüyorum. Tabi, ki sinema özellikle de komedi ekip işidir ama bu filmde farklı bir kadroyla çalışılmasının yerinde olduğunu düşünüyorum.
- Cem Yılmaz’ın üzerine yapıştığını düşündüğüm Arif Işık karakterini yırtan bir oyun gücüyle filmde arzıendam etmesi. Cem Yılmaz tarafından canlandırılan karakterlerin isimleri her filmde farklı olsa da ben daima Arif Işık’ı görüyorum. Bu film öyle değil, bu filmde Arif Işık yok!
- Filmin dramatik unsurlarının yoğunluğu, delilik üzerindeki felsefi bakış açısı, akıl kavramını sorgulaması film izlerken düşünmeyi sevenler için gerçekten güzel bir nimet diyebilirim.
- Final sahnesi. Tam anlamıyla harika!
- Cem Yılmaz’ın oyuncunun er meydanı olan beyaz perdeye son çıktığı filmin olması. Şahsen Netflix’te yayınlanıp sinemada gösterime girmeyen filmlerin garanticiliğinden ve gişe korkusundan aşırı derecede rahatsızım.
- Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz efsane isim Özkan Uğur’un beyaz perdeye yansıyan son görüntüsünün böyle bir kaliteli işle olmasını olumlu buluyorum. Yaşım gereği Cennet Mahallesi ile tanıdığım, daha sonra efsane müzik hayatını öğrendiğim, izlemekten ve dinlemekten her zaman olağanüstü keyif aldığım Uğur’un Türkiye gibi düşünce olarak bloklara ayrılmış bir ülkede Kemal Sunal, Barış Manço ve Cüneyt Arkın gibi bir elin parmağını geçmeyecek kişilere nasip olan her kesim tarafından sevilme şerefine nail olduğunu düşünüyor, bu vesileyle de Özkan Uğur’a yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhu şad olsun!
FİLMİN EKSİLERİ:
- Filmin, Karakomik Filmler serisinin ikinci filminde yer alıyor olması. İlk filmi gerçekten beğenmemiştim. Sabredip ikinci filme de şans taşıyan seyircilerin az olduğunu düşünüyor ve Deli filminin yer aldığı serinin ikinci filminin sinemada yeterince izleyiciyle kavuşamadığını düşünüyorum.
- Eserin süresinin çok kısa olması. Klasik film formatında olsaydı daha olgun bir eserin ortaya çıkacağını düşünüyorum.
- Cem Yılmaz’ın son yıllarda yaptığı filmin son on dakikasındaki inanılmaz hız! Bence gerek yok. Kanaatimce eskisi gibi konuyu bağlayamıyor. O yüzden tempoyu arttırıp filmi bitiriyor. Cem Yılmaz sever olarak kısık ateşle pişen bir yemeğin bir anda mikrodalga gücüyle ısıtılmasından fazlasıyla rahatsızım.
TATLI/TATSIZ DETAY:
- 90’lı yıllara damgasını vuran Ruhsar dizisinin ayrılmaz ikilisi Mazhar ve Müfit’e hayat veren Cem Davran ve Hakan Gerçek’in yıllar sonra beyaz perdede birbirinin canına kasteden iki insanı canlandırması. Nostalji tutkunlarını mest eden bir detay olarak görüyorum.
- Özkan Uğur’un son filmi olması. İzlemekten bıkmayacağımız, yüzü gülünce bizi de güldüren; üzülünce bizi de üzen Uğur’u asla unutmayacağız.
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.