9:04 am Adem Yılmaz, Siyaset

CHP’den DEVA’ya Memleketimden Muhalif Yaz Manzaraları

2024 Yaz’ı sonlanmak üzereyken başta CHP olmak üzere muhalefetin yerel seçimler sonrası performansı hem söylemsel hem de aksiyon boyutlarıyla eleştiriye tabi tutulmalı. Nitekim 31 Mart’tan bugüne geçen yaklaşık beş aylık süreç, çeyrek asırda kemikleşen muhalefet alışkanlıklarının seçim başarıları ve başarısızlıkları karşısında süregittiğini gösteriyor.

CHP: Paris’ten İzmir’e, Penaltıyı Gole Çevirmek

31 Mart yerel seçimlerinde seçmenin “siyaset-üstü” müdahalesiyle kendisine rağmen birinci parti olmayı başaran CHP’nin özellikle yaz döneminde ortaya koyduğu imaj siyasal iletişim ve güvenilirlik açısından ciddi soru işaretleri barındırmakta… Hatta bu süreç, birinci parti unvanına rağmen seçim öncesi siyasal rehavetin, başka bir deyişle “mecburiyet psikolojisinin” kesintisiz şekilde hüküm sürdüğünü gösteriyor.

Özellikle Paris Olimpiyatları’nda yapılmaya çalışılan ve sosyal medyada önemli ölçüde eleştiriye tabi tutulan PR çalışmasının zamansızlığı CHP’nin siyaset yapma alışkanlıklarında 31 Mart’ın bir değişimden ziyade, daha istekli bir sürekliliğe yol açtığını açık bir şekilde gösteriyor.

Genel Başkan Özgür Özel’in salt Türk sporcularını desteklemekten öteye giden pozları, iktisadi ve siyasi sıkışmışlık hissini yaşayan muhalif seçmenler arasında ciddi hoşnutsuzluk yaratsa da bunun CHP açısından bir anlamı olduğunu söyleyebilmek güç…

Nitekim Özel, Paris’teki İstanbul Evi’nde gençlerle buluşmasında Kız Kulesi üzerinde olimpiyat ateşinin hayaliyle Türkiye’nin AB üyeliği hayalini birlikte ele alan bir vizyona işaret ediyor. Oysa AB üyeliğinin Türkiye’nin gündeminden çıkması, geriye bakıldığında belki de ilk defa AB’nin kendi içinde yaşadığı siyasal bunalımın da bir sonucu… Bu sebeple, aşırı sağın yükselişi karşısında giderek kırılganlaşan “merkez” hükümetlerin yaşadığı sorunlar AB’nin siyasal etkinliğini ve gelecek vizyonunu sarsarken Türkiye’yi AB’nin parçası olarak görmenin, seçmenler nezdinde bir karşılığı olduğunu düşünmek zor…

Bununla birlikte İzmir’de yaşanan ve yerleşim bölgelerini tehdit eden yangın felaketi esnasında da Özel liderliğindeki CHP, siyasal iletişim noktasındaki hataları sürdürdü. İktidar alternatifi bir parti liderinin, böylesi bir durumda kendilerini en zor zamanlarına ve yereldeki belediyecilik sorunlarına rağmen destekleyen şehre gidip kamuoyunu yönlendirmesi gayet makul ve yerinde bir müdahale olurdu. Fakat CHP yönetiminin, özellikle Paris’teki PR çalışmalarının gördüğü tepkiye rağmen buna ihtiyaç duymaması dikkate değer…

CHP liderinin son açıklaması ise cumhurbaşkanlığı adaylığı hususunda… Açıklamasında, kendisini teknik direktör olarak konumlandıran Özel, teknik direktörün penaltı atmak yerine penaltı attırdığına dikkat çekerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çeyrek asra yaklaşan iktidarını sonlandıran lider olarak anılmak istediğini belirtiyor. Bu açıklamada saklı olan inanç ise penaltının gole çevrilmesinin kolay olduğu yanılgısı…

Futbol benzetmesine sadık kalacak olursak, 1994 Dünya Kupası finalinde Roberto Baggio’nun penaltıyı kaçırdığı ana bakmamız yeterli olur. “İlahi Atkuyruğu” lakaplı yıldız futbolcu başarılarla dolu kariyerine rağmen ilk olarak bu başarısız penaltı vuruşu ve finali kaybettirmesiyle hatırlanıyor. Şunu da göz ardı etmeyelim: Baggio bir önceki Dünya Kupası’nda, İtalya 90’da, yarı finalde Arjantin’de kaybetseler de penaltı vuruşunu gole çevirmişti. Takımı, kendi ülkesinde düzenlenen turnuvada başarısız olsa da o üzerine düşeni yapmıştı.

Buradan bakıldığında bir önceki “turnuvada” takımı kaybetse de üzerine düşeni yapan futbolcunun, bir sonraki turnuvada takımına finali kaybettirmesinin mümkün olduğunu görebiliyoruz. CHP liderinin, teknik direktörlüğe sadece futbolcu ve takım üzerinden değil, taraftar tepkisini dikkate alacak şekilde bakmasında hem kendi siyasal geleceği hem de muhalefetin sokakla olan bağı açısından ciddi yararı olur. Nitekim tribünlerin homurtularını göz ardı etmek giderek taraftarı soğutabilir.

Bana kalırsa bu teknik direktörlük benzetmesi seçmeni, “yensen de yenilsen de” psikolojisiyle, bir taraftar olarak görmenin de semptomu… Dolayısıyla çeyrek asırlık muhalefetin kendi içinde kapıldığı siyasal rehavetin de bir karşılığı… Sözün kısası, CHP’de değişen bir şey yok. Olabilecek tüm başarısını iktidara yönelik tepkilere bağlamayı sürdürüyor.

DEVA, Gelecek ve Diğerleri

2024 Yaz’ının öne çıkardığı, hatta bir kere daha vurguladığı konu ise meclisteki parti enflasyonu oldu. Altılı Masa organizasyonunun meclise, seçmen sathında hiç sınanmadığı halde dahil ettiği iki parti, bu durumun en önemli göstergesi… Her iki parti de yerel seçimlerde siyasal karşılıklarının sıfır düzeyinde olduğunu kanıtlarken Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) başarısının yedide birine yaklaşamadılar bile.

Nitekim Gelecek Partisi’nden iktidar partisinden geçişlerin gündeme gelmesinin yanı sıra, Genel Başkan Ahmet Davutoğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik hitabında yaşanan “Sayın Cumhurbaşkanı”ndan “Sayın Cumhurbaşkanım”a şeklindeki geçiş, bu partinin var olma koşullarında ciddi bir sarsıntıyı gözler önüne seriyor.

DEVA ise kendisine dair bir sorgulamadan ısrarla kaçınan bir siyasi parti… Kuruluşu itibarıyla, “yüzü temiz iyi eğitimlilerin” partisi olma iddiasındayken bunun yerel seçimlerde bir karşılığı olmadığı net bir şekilde görüldü. Elindeki tek meşrulaştırıcı güç bir zamanlar iktidar kanadında olup ondan hem düşünsel hem de pratik olarak uzaklaşmak ya da uzaklaştırılmak… Zaten “eski AK Parti’yi canlandırmak” gibi ana tahayyülle yola çıkması ve küresel eğilimlere rağmen 2000’lerin siyasal söylemine kapılması da ona bunun ötesinde bir kapasite tanımıyor. Liberal sağ siyaset çökerken onu canlandırmaya çalışmak, pratikte ise bunun sağ kısmını kolaylıkla göz ardı edip siyaseti bütünüyle ahlakileştirme ve hukukileştirme içinde görmek ise bu kapasite yokluğunun bir kanıtı…

TİP ise mecliste yapılan bir konuşma ve sonrasında yaşanan olaylarla gündeme geldi. Bu olaylara dair bir polemiğe girmenin bu yazı kapsamında bir anlamı yok. Daha genel çerçevede bu olay, Türkiye’de sol/sosyalist muhalefetin içine düştüğü mağduriyet söyleminin ve kimlik odaklı yaklaşımların kitleler nezdinde pek bir karşılığı olmadığının güncel bir kanıtı…


*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.

** Bu yazıya şu şekilde atıf verebilirsiniz:

Adem Yılmaz, “CHP’den DEVA’ya Memleketimden Muhalif Yaz Manzaraları” https://www.fikirtepemedya.com/siyaset/15096/ (Yayın Tarihi: 2 Eylül 2024).

***Bu yazıyı PDF olarak indirebilirsiniz:

Visited 67 times, 1 visit(s) today

Close