Türkiye’de seçimler, sadece siyasi partilerin ve liderlerin mücadelesi değil, aynı zamanda seçmenlerin tercihleri ve dinamikleriyle de şekillenir. Özellikle 31 Mart seçimi, ülkenin siyasi geleceği açısından kritik bir dönemeç olarak karşımıza çıkar. Bu seçimdeki belirleyici unsur ise kuşkusuz kararsız seçmenlerin tercihleri olacaktır.
“Meşhur” anket sonuçlarına göre 2019 seçiminde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere yüzde 10 civarı kararsız seçmen varken 31 Mart seçimi için yapılan anketlerde yüzde 20 civarı kararsız seçmen vardır. Seçim sonucunun ufak farklarla belirleneceği düşünüldüğünde kararsız seçmenin ne derece önemli ve belirleyici olduğu daha net anlaşılır.
Peki, kararsız seçmenler neden kararsızdır? 31 Mart seçimini diğerlerinden farklı kılan nedir?
31 Mart seçiminin biri iktidara, diğeri muhalefete bakan iki yönü vardır: Ekonomi ve 14 Mayıs seçimleri ve sonrasındaki gelişmeler.
İktidar ve Ekonomi
Son yıllarda ülkede yaşanan ekonomik zorluklar, özellikle alt ve orta gelir gruplarını derinden etkilemiştir. İşsizlik oranlarının yükselmesi, enflasyonun artması ve satın alma gücünün azalması gibi faktörler, halkın ekonomik açıdan sıkıntı yaşamasına neden olmuştur. Bu durum, seçmenin iktidarı sorumlu tutma eğilimine girmesine yol açmıştır.
Alt ve orta gelir grubundan olan seçmenler, ekonomik sıkıntıların faturasını iktidara kesmek ve bu durumdan dolayı hükümeti cezalandırmak ister. Özellikle iktidar partisini destekleyen bu kesim, iktidarın ekonomik politikalarından memnun olmadıklarını ve hayal kırıklığına uğradıklarını belirtirler. Geçmişte verdikleri desteğe rağmen, yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle bu kesimde bir kırgınlık ve kızgınlık hissiyatı hakimdir. Dolayısıyla bu seçmen grubu, gönül verdikleri iktidara oy vermekte tereddüt yaşar ve alternatif arayışları içerisine girerler. Ancak bir alternatifin olmadığı düşüncesiyle sıkışıp kalmış durumdadırlar.
Muhalefet ve 14 Mayıs Seçimleri
14 Mayıs seçimleri, muhalefetin siyasi stratejilerini, liderlik yapısını ve seçmen nezdindeki algısını şekillendirmede kritik bir rol oynamıştır. Bu seçimlerde muhalefetin gerek aday belirleme sürecinde gerek kampanya sürecinde yaptıkları ve sonucunda özellikle cumhurbaşkanlığı seçimini kazanamaması muhalefet seçmenin büyük bir hayal kırıklığının yanı sıra öfkeye de yol açmıştır.
Dahası muhalefet, iktidara bir alternatif olmaktan oldukça uzak bir izlenim sergilemiştir. Seçmenin “kime oy vereceğiz” sorusu bu alternatifsizliğin bir yansıması niteliğindedir. İktidar bloku ve muhalefet blokunun iki zıt kutupta kendilerini konumlandırmaları, kararsızların ya bulundukları yerde kalmalarına ya da sandığa gitmemelerine yol açmıştır.
Seçimden sonra Altılı Masa’nın dağılması ve CHP’nin başına Kemal Kılıçdaroğlu yerine Özgür Özel’in geçmesi taban tarafından yeterli görülmemiştir. Dolayısıyla muhalefet seçmeni 14 Mayıs seçimlerindeki başarısızlıktan özellikle aday belirleme sürecinde kendilerini yok sayan muhalefeti cezalandırmak ister.
Ne olabilir?
31 Mart seçiminde kararsız seçmenlerin tercihleri, siyasi partilerin ve liderlerin bu faktörleri göz önünde bulundurarak belirleyecekleri stratejilere bağlı olacaktır. İktidar partisi, ekonomik sorunlara çözüm bulma ve güveni yeniden inşa etme çabası içinde olacaktır. Muhalefet ise seçmenlerin güvenini kazanmak ve alternatif bir yönetim vaadiyle hareket etmek durumundadır.
Ancak unutulmamalıdır ki seçmenin tercihleri sadece akılcı hesaplarla belirlenmez. Aynı zamanda duygusal ve sembolik faktörler de önemlidir. Bu nedenle siyasi partilerin, sadece politika ve ekonomi üzerinden değil, aynı zamanda toplumsal beklentilere ve duygusal bağlara da hitap etmeleri gerekir.
Kararsızların içerisinde bulunduğu alternatifsizlik durumu siyasal boşluğun bir yansıması olduğundan herhangi bir politikanın etkili olması oldukça güçtür. Zira alternatif olarak ortaya çıkan oluşumlar kararsız seçmeni ikna edebilir. Mevcut muhalefetin de parti politikalarında ciddi yenilenme yapmadıkları sürece iktidara bir alternatif olma iddiası pek olası görünmüyor. Dolayısıyla 31 Mart seçiminde siyasal partiler, alternatif olma iddiasını ne kadar güçlü ortaya koyarsa o derece başarılı olacaktır.
İktidar seçmeni iktidara olan, muhalefet seçmeni ise muhalefete olan kırgınlık ve kızgınlığından dolayı cezalandırma eğilimi içerisindedir. Sonuç olarak 31 Mart seçimi kararsızların akıl ve duyguları arasında yapacakları seçime bağlı olarak belirlenecektir.
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.