Geçen 11 Ocak günü Onat Kutlar’ın ölümünün 29. yıldönümüydü. Türk edebiyatının en değerli kalemlerinden biri olan Onat Kutlar, her yıl olduğu gibi, bu önemli yıldönümünde de hakkıyla anılmadı. Anmalar genel itibarıyla cinayet failinin adının özenle gizlendiği sosyal medya mesajları ve köşe yazılarıyla sınırlı kaldı.
Kamuoyunun zihnine işlenen illüzyon nedeniyle Onat Kutlar cinayeti ile ilgili olguları bilen kişi sayısı son derece sınırlı. Cinayetin ayrıntılarını ve faillerini bilenler de failin mensup olduğu terör örgütü nedeniyle Onat Kutlar’a karşı girişmiş oldukları sükût suikastlarına devam etmekte kararlılar. Bilmeyenler için olayı özetleyelim: 30 Aralık 1994’te Taksim’de Opera Pastanesi’ne konulan bomba; senarist, öykü ve deneme yazarı, cumhuriyet aydını Onat Kutlar’ı ve o sırada aynı mekanda bulunan arkeolog Yasemin Cebenoyan’ı öldürmüştü. Bombalı saldırı sonucunda ağır yaralanan Onat Kutlar, saldırıdan sonra 12 gün daha yaşamış ancak bağırsaklarındaki delik doktorların gözünden kaçtığı için hayatını kaybetmişti, Yasemin Cebenoyan ise patlama anında hayatını kaybetti. Bu konuda hemen hemen herkes ya bombayı koyanların yakalanmadığını, dolayısıyla olayın faili meçhul olarak kaldığını düşünüyor ya da cinayeti İslamcı bir örgütün işlediğini zannediyor. Bilinmeyen ya da kamuoyundan gizlenmeye çalışan hakikat ise şu: PKK terör örgütü bu cinayetleri işleyen örgüt olarak belirlendi ve Deniz Demir adlı PKK’lı terörist bu cinayeti üstlendi. Yargıtay’ın da onamasıyla Deniz Demir’in cezası 2007’de kesinleşti. İki kişinin ölümüne, birçok kişinin yaralanmasına neden olan Deniz Demir’in 11 yıl yatması gerekiyordu. Ama Yargıtay kararı açıklandığında Demir serbestti; 9,5 yıl yattıktan sonra serbest bırakılmıştı.[1]
Cinayet(ler)i işleyen terörist suçu kabul etmişken ve cinayet emri veren terör örgütü de adli makamlarca tespit edilmişken neden -özellikle liberal sol cenah- “aydın” ve “gazeteci”lerden oluşan kamuoyunun bir kısmı ve çeşitli medya organları üç maymunu oynamaya devam etmekte ısrarcı olmasının arkasındaki motivasyonu da bu bombalı saldırıda ablasını kaybeden Cüneyt Cebenoyan’dan öğreniyoruz: “Katile katil demezseniz, mağdura da mağdur dememiş olursunuz. Eğer katili adını vererek lanetlemezseniz, katili koruyup kollamış olursunuz. PKK, hiçbir cinayetinde lanetlenmiyor benim ait olduğum çevre tarafından. Benim şehrimde, Dolmabahçe’de katliam yapıyorlar; orada bulunma ihtimali hayli yüksek insanların sosyal medya paylaşımlarına bakıyorum; PKK lanetlenmiyor. Bir umutla bekliyorlar, saldırıyı yapan örgüt IŞİD çıksın diye; çıkmıyor. O zaman, sessizlik. Bunun bin tane örneği verilebilir. Kendimi ait hissetmek istediğim çevre, kurbandan çok katilin yanında yer alarak, bana kendimi değersiz hissettiriyor. Solun önemli bir kesimi aldıkları tavırla PKK kurbanlarına kendilerini nasıl çaresiz, nasıl yalnız, nasıl değersiz hissettirdiklerini zerre kadar düşünmüyor. Benim ablamın katili eğer saygın biriyse, o zaman ablam, ben, benim ailem değersizdir. PKK’nin kutsal savaşında ölmesi caiz figürlerdir. Ablamın yerinde ben de olabilirdim, herkes olabilirdi. Onun ölümüyle ailem çöktü. Hepimiz öldük.”[2]
Cüneyt Cebenoyan’ın bu ve buna benzer insani serzenişi özellikle sol liberal ve etnik milliyetçi kesimlerce sert eleştiriye maruz kalmasına sebep olmuş liberal yazar Orhan Koçak kendisini casuslukla suçlamış,[3] köşe yazarı İrfan Aktan Cebenoyan’ın iktidar destekçisi bir Aydınlıkçı olduğunu ima etmiş,[4] Cüneyt Cebenoyan’ın iddiasına göre, HDP Şişli Örgütü Yönetim Kurulu üyelerinden biri tarafından tehdit edilmişti.[5]
Peki, Cüneyt Cebenoyan’ın şiddetli itirazlarına sebep olan bu cinayetler gerçekten medya ve aydınlar eliyle kamuoyundan gizleniyor muydu? Bunun için küçük bir Google ve sosyal medya araması yapıp karşımıza çıkan sonuçları okurlarla paylaşmak yeterli olacaktır. Atilla Dorsay, t24 internet sitesinde yazmış olduğu “Sevgili Onat Kutlar’ı Canıgönülden Anmak”[6] adlı yazısında Onat Kutlar’ın katili olan terör örgütü PKK’nın adına hiç yer vermediği gibi, anlaşılmaz bir biçimde bombalı saldırının faillerinin bulunamadığını, Onat Kutları’ı öldüren bombanın “serseri bir bomba” olduğunu iddia ediyordu:
“Seni 11 Ocak 1995 günü yitirdik. Kentin göbeğinde, Marmara otelinin kahvesinde, tümüyle rastlantı sonucu, oraya bırakılmış bir serseri bombanın kurbanı oldun. O menfur olayın bulunamamış katilleri, o serseri bombanın ne denli güzel bir insanı öldürdüğünü bilseler nasıl pişmanlık duyarlardı diye hep düşünmüşümdür.”[7] Üstelik bu bombalı saldırıyı “bir serserilik” olarak adlandıran ilk insan Dorsay da değildi. Orhan Koçak da 2019 yılında kaleme aldığı yazıda Dorsay’a benzer bir dil kullanıp “Cüneyt Cebenoyan haklı olarak bundan fazlasını bekliyordu: kızkardeşini ondan ve Onat Kutlar’ı hepimizden alan serseriliğin isim verilerek mahkûm edilmesini. Tam yapamadık, hiç yapamadık.” ifadelerini kullanmıştı. Katliamları serserilik, başıboşluk, kabadayılık vb. ifadelerle yan yana getirip bu katliamların belleklerde yaratmış olduğu büyük tahribatın küçümsenmesinin ahlakiliği ile ilgili yorum hakkı elbette Türk halkınındır.
Onat Kutlar ve Yasemin Cebenoyan cinayetine dair failsiz bir dil kullanımıyla ilgili ibret verici örnekler sadece “aydın”larda değil, basında da varlığını göstermekte. Evrensel gazetesinin internet sitesinde yer alan 9 Ocak 2017 tarihli bir habere göre “1995 yılında The Marmara Oteli’de gerçekleşen patlama sonucu yaşamını yitiren şair, yazar ve sinema insanı Onat Kutlar”[8] bir patlamada hayatını kaybetmiştir ama bu patlamanın ne patlaması olduğuna ilişkin en ufak bir bilgi yer almamaktadır. Bu haberi okuyan biri, Onat Kutlar’ın bir tüp ya da doğal gaz patlaması sonucu hayatını kaybettiği sonucuna ulaşabilir ama Kutlar’ın PKK terör örgütü tarafından yapılan bir bombalı saldırı sonucu hayatını kaybettiği sonucuna ulaşması imkansız denecek derecede zordur. Çünkü haberin devamında Kutlar’ın PKK terör örgütü tarafından öldürüldüğüne ilişkin en ufak bir bilgi bulunmamaktadır.
11 Ocak 2017 tarihinde gazeteduvar adlı internet sitesinde yayımlanan haber de Evrensel’deki haberden pek farklı değildir: “30 Aralık 1994’te Taksim’deki The Marmara Otel’de gerçekleşen patlama sonucu ağır yaralanan ve 11 Ocak 1995’te yaşamını yitiren şair, yazar ve sinemacı Onat Kutlar’ı kaybedişimizin 22. yıldönümü.”[9] Haberin hiçbir bölümünde katilin kim olduğuna ve patlamanın sebebine ilişkin bir bilgi bulunmamaktadır. Haber dili “failsiz bir patlamayı” işaret etmektedir. Oysa gazeteciliğin en temel ilkelerinden biri 5N1K kuralına uymaktır. 5N1K’deki “Kim?” sorusuna cevap vermeden yapılan haber, haber değil, haberi tahrif etmektir. Örtük dil kullanarak kamuoyunun doğru bilgi almasına engel olan, medya etiğine yakışmayan bir davranıştır.
Kamuoyunda gerçeğin talep edilmesine ilişkin kuvvetli bir tavır görülmediği sürece Onat Kutlar cinayetiyle ilgili her yıl 11 Ocak’ta sahte anmalar görmeye devam edeceğiz gibi görünüyor. Haber siteleri ve gazetelerin haberi veriş şekillerindeki niyetin sorgulanmadığı ve medya okuryazarlığımızı geliştirmediğimiz müddetçe gerçeğin değil, gerçekmiş algısı yaratılanın zihnimizde gerçek(miş) muamelesi göreceği aşikar. O halde başlıktaki soruyu her Onat Kutlar anmasında daha da gür bir sesle sormanın tam zamanı. Evet, bu aydın namusunu sınayan bir soru: Onat Kutlar’ı kim öldürdü?
[1] https://www.birgun.net/makale/onat-kutlar-cinayeti-ve-pkk-6408
[2] https://t24.com.tr/haber/cuneyt-cebenoyan-ablami-ve-onat-kutlari-pkk-oldurdu-bu-sessizlik-istisna-degil,533001
[3] https://birikimdergisi.com/haftalik/8475/milli-anlar-i
[4] https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/08/15/fatih-akin-kurt-olsaydi
[5]https://www.superhaber.com/ypg-ve-pkkyi-elestiren-birgun-yazari-cuneyt-cebenoyana-hdpden-korkunc-tehdit-haber-665082ınff
[6] https://t24.com.tr/yazarlar/atilla-dorsay/sevgili-onat-kutlar-i-canigonulden-anmak,43084
[7] https://t24.com.tr/yazarlar/atilla-dorsay/sevgili-onat-kutlar-i-canigonulden-anmak,43084
[8] https://www.evrensel.net/haber/303280/onat-kutlar-olumunun-21inci-yildonumunde-aniliyor
[9] https://www.gazeteduvar.com.tr/kultur-sanat/2017/01/11/selcuk-yontem-kim-milyoner-olmak-isteri-birakiyor