Geçtiğimiz pazar günü yapılan 38. CHP Olağan Kurultayı’nı, biraz da beklentilerin aksine, Özgür Özel ve değişimciler kazandı.
Ben bu değişimin, abartılmaması kaydıyla, Türk demokrasisi açısından olumlu olduğunu düşünüyorum. Neden?
Kongreyle genel başkan değişimi
Öncelikle isimlerden bağımsız olarak Türkiye’de eşine çok az rastlanır biçimde kurultay ile bir genel başkan değişimi yaşandı.
Türk siyasi tarihinden çok iyi biliyoruz ki Türkiye’de siyasal parti liderleri ne yaparlarsa yapsın koltuklarından kalkmazlar. Bu CHP için de büyük oranda böyledir.
Ancak şu anlaşıldı: Demek ki bundan sonra CHP’de genel başkanlar Kılıçdaroğlu gibi belli bir eşiğin üzerinde başarısızlık gösterirse değişmeleri gayet mümkün.
Demek ki delegenin genel başkana bağlılığının bir sınırı var. “Atatürk mezarından gelse CHP’de genel başkanı değiştiremez” sözü doğru değil. Asgari de olsa CHP kendisini yenileme kapasitesine sahip.
Ayrıca şunu da not etmek gerekir ki bu türden değişimleri lider sultasının daha güçlü olduğu sağ partilerde görmek çok daha zor. Örneğin MHP’nin 2016’da yapılamayan kongresi sonrası CHP’dekine benzer bir değişim yaşanamadığı için MHP’deki değişimcilerin İYİ Parti’yi kurmak durumunda kaldıklarını biliyoruz.
Tabii, ideal olan CHP’de böyle bir değişimin Mayıs 2023 Seçimi’nden hemen sonra başlamasıydı. Ancak Kılıçdaroğlu’nun koltuk, çevresindekilerin ise rant sevdası buna müsaade etmedi.
Gene de gecikmeli de olsa sonuçta bir değişimin yaşanması hem CHP hem de Türk demokrasisi adına başka partilere de örnek oluşturacak bir kazanım.
Kılıçdaroğlu’nun ödemediği bedel
CHP’deki değişimin olumlu bir diğer yönü adaylık dayatmasıyla 2023 Seçimi’ni muhalefete kaybettiren Kılıçdaroğlu ve ekibinin sonunda bir bedel ödemesi oldu.
Kılıçdaroğlu’nun “aday olma” ısrarlarına rağmen genel başkanlığın gücünü kullanarak adaylığını dayatması, sonra seçimi kaybetmesi ve buna rağmen yüzsüz bir şekilde koltuğunda oturmaya devam etmesi gerçekten kabul edilebilir değildi.
Bu noktada CHP’deki değişimin Türk demokrasisi açısından olumlu bir başka çıktısı, CHP’de genel başkanların yanlış politikalarında kantarın topuzunu kaçırdıklarında değişmelerinin gayet mümkün olduğunun görülmesi oldu.
Bundan sonra CHP genel başkanları Kılıçdaroğlu’nun yaptığı gibi kendi çıkarı için seçimi kaybettirici yanlış politikalar uygulamaya kalkarsa genel başkanlığın gücüne güvenerek bedel ödemeyeceğini sanmamalı. Kendisinin ve dar çevresinin çıkarlarını, temsil ettikleri kesimlerin genel çıkarlarının önüne koyarken iki kere düşünmeli.
Tabii burada tabanın zorlayıcı gücü gözden kaçmamalı. Son kurultaya kadar CHP’nin kemik oyları % 15 civarına kadar düşmüştü ve Kılıçdaroğlu yönetimine özellikle sosyal medyada kendisini belli eden çok güçlü bir tepki vardı. Eğer Kılıçdaroğlu ve çevresi kurultayda bedel ödemese seçmen o bedeli sandıkta ödecekti.
Değişimcilerin gücü ve meşruiyeti de aslında temel olarak buradan geliyordu.
Kurultayda delegeler, kendi bireysel çıkarlarına ek olarak, bir de bunu düşünerek değişimden yana tavır almış gözüküyorlar.
Beklentileri iyi ayarlamak
CHP’deki değişim olumlu ancak bu değişimin niteliğini ve getirebileceklerini iyi ölçmek ve beklentileri ona göre ayarlamak gerekiyor.
Bir kere unutmamalı ki CHP’de “değişimci” denilen kadroların neredeyse tamamı Kılıçdaroğlu’nun adaylık dayatmasına itiraz etmemiş hatta destek vermiş isimler.
Bu isimleri asıl telaşlandıran Kılıçdaroğlu’nun parti politikaları ve stratejileri değil, seçimin kaybedilmesi sonrası tabandaki seçmenin sırtını partiye dönmesi oldu. Bu olmasa Kılıçdaroğlu’nun yaptıklarına muhalefet ediyor değillerdi.
Dolayısıyla CHP’deki biraz “oligarşi içi” bir değişim oldu. Tabii, Türkiye’deki demokratik standartların düşüklüğünü düşündüğümüzde başka türlüsü de olabilir miydi, o da bir tartışma konusu.
Değişime dair düşebileceğimiz ikinci bir şerh de Özgür Özel’in düşük liderlik karizması. Özel’de öyle Erdoğan’la dişe diş kapışacak, kitleleri peşinden sürükleyecek, CHP’yi kendi tabanı dışındaki kesimlerin de desteklemesini sağlayacak bir liderlik vasfı ve karizması yok.
Özel’in CHP’nin başına geçmesi küskün seçmeni partisine geri döndürür ama CHP % 25’lik sabit toplumsal tabanını gene aşamaz.
Ancak burada Özel’in İmamoğlu ile ortak hareket ettiğini unutmamak gerekiyor. Özel CHP’yi sosyolojik sınırlarının ötesine taşıyamasa bile eğer 2028 Seçimi’nde bu defa yapılması gereken yapılıp CHP’nin cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu olursa bu bir başarı getirebilir.
Ancak 2028’e daha dört buçuk yıl olduğunu düşünürsek bunu şimdiden konuşmak için erken. Kaldı ki önümüzde daha yerel seçim var ve muhalefetin öncelikle bu yerel seçimde kısmi de olsa bir başarı yakalaması gerekiyor.
Yerel seçimde yeniden ittifak olur mu?
Yerel seçimde başarı için öncelikle CHP’nin başta İYİ Parti olmak üzere ittifak ortaklarını yeniden kazanması şart.
Bunun için yeni CHP yönetimi Kılıçdaroğlu döneminde yapılan hataları tekrarlamamalı. En başta da siyasi kutuplaşmaya güvenerek İYİ Parti’ye kendisine destek vermeye mecbur bir uydu partisi gibi davranmaktan vazgeçmeli. Ona iktidarı geriletmede dayanışma gösterdiği eşit bir ittifak ortağı gibi yaklaşmalı.
Bu aslında 2020 öncesinde zaten böyleydi ve 2019 Yerel Seçimi’ndeki kısmi başarı da böyle sağlandı. Ancak 2020’den sonra CHP’nin İYİ Parti’ye karşı tutumu adım adım değişti. Başka bir tartışma konusu olmakla beraber bunun sebebi 2019 Seçimi sonrası gelen büyük belediye rantının CHP’yi bozmasıydı.
2024 Yerel Seçimi’nde başarı sağlanmak isteniyorsa CHP’nin İYİ Parti’ye karşı takındığı üsttenci tutumdan vazgeçmesi gerekiyor. Bu doğrultuda gerekirse CHP’nin yeni yönetimi Kılıçdaroğlu döneminde yapılan yanlışlardan ötürü İYİ Parti’den özür dilemeli.
Eğer CHP bu yönde doğru adımları atarsa muhtemelen İYİ Parti de yerel seçimlere tek girme kararını gözden geçirecektir. Aksi bir senaryoda yerel seçim tüm muhalefet aktörleri için bir hezimet olacaktır.
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.