Tüm değerlendirmelerden önce vurgulamakta fayda var.
Siyasi parti kurullarının kararları Allah kelamı değildir.
Siyasi partilerin seçimlere nasıl girecekleri parti kurullarının aylar öncesinden aldığı kararlarla belli olmaz. Yüksek Seçim Kurulu’na adayları iletme saatinde belli olur.
Bazı durumlar olur ki adayları bildirme saati biter, YSK’dan ek bir saat süre istenir, bu ek sürede adaylar netleşir.
14 Mayıs 2023 Seçimleri sürecinde, Yeniden Refah Partisi, adayların resmî bildirim saatinde kendi cumhurbaşkanı adayları ile YSK’ya başvuru yapmış, resmî imza süreci uygulanırken fikir değiştirip Erdoğan’ı destekleme kararı almışlardı.
DEVA Partisi teşkilatları, partilerinin CHP listelerinden seçime gireceğini televizyondan öğrenmişlerdi.
Bu işler son dakikalarda belli olur.
Manevralar, yeni teklifler birbirini takip eder.
Sosyal medya dominasyonu tüm gündemleri nihai sonuç gibi göstermede oldukça başarılı.
Lakin biz bu yazımızda, İYİ Parti’nin seçimlere “Hür ve Müstakil” girme kararını “nihai karar” olarak kabul edip değerlendireceğiz.
Hep birlikte geçmişi hatırlayalım.
Siyasetçiler insandır. Robot değildir.
Her daim de reel politiğe uygun mekanik hareket etmeleri beklenemez.
3-6 Mart Krizi’nde Meral Akşener çok riskli bir iş yaptı. Tüm itibarını ve tarihî kişiliğini masanın üstüne koydu. İmamoğlu ve Yavaş’a çağrı yaptı. Bu çağrısı neticesinde ise ret yanıtları ile karşılaştı. Gençlerin tabiriyle “karizması çizildi”
Boşa düştü, eli havada kaldı.
Bunun bir travması olacaktı elbet.
Akşener’in bugünkü tutumu ve tepkiselliğini rasyonel bulmayanlar olabilir.
Evet, bence de kısa/orta vadede “politically correct” değil. Diğer taraftan her zaman her tutum da “politically correct” olmak zorunda değil.
Bazen “ne olacaksa olsun” dersiniz.
İYİ Parti’yi eleştirenler şu gerekçe üstünden ilerliyorlar:
“İYİ Parti’nin kendi seçmeniyle il belediyesi kazanacak gücü yok. Kaybedecekler. Muhalefete de kaybettirecekler. Böylece 2019’da kazanılan merkezler yeniden iktidara geçecek.”
Basit bir matematik hesabıyla bu gerekçenin gerçekçi olduğunu savunabiliriz.
Peki, İYİ Parti’nin bu retorik üstünden ilerleyerek sürekli olarak CHP ile seçim iş birliği yapması uzun vadede bu harekete kazandırıyor mu?
İYİ Parti’yi kuruluş amaçlarına uygun olarak muhalif kitlelerin umut bağlayacağı bir hareket olmasına imkan veriyor mu?
Yoksa sürekli CHP ile iş birliği yapmak zorunda kalan bir akım olarak mı tutuyor?
Bu soruları da sormamız gerekir.
Mevzubahis muhalefetin kazanım elde etmesiyse belki de yeni bir muhalif bloğun büyüyüp güçlenip ciddi bir alternatif olarak topluma seçenek oluşturması gerekiyordur. Konuya salt 2024 üzerinden bakamayız. 2028 sürecinde Türkiye yine benzer partiler ve ittifakların konsolidasyonlarına mahkum olmak zorunda değildir. Yeni akım ve kadroların ivme kazanması, umut olması için 2024’te alınacak yenilgi dahi göze alınabilir.
Büyük toplumsal kitleleri “bu seçim son seçim, bu sefer kazanmak zorundayız” şeklinde manipüle edip insanları büyük buhranlara ve dahi intiharlara sürükleyenler şimdi aynı taktiği mart ayındaki yerel seçimlerde uygulamak istiyorlar. Bu sefer yanlarında hizalanmaya hevesli bir muhalif toplamı göremedikleri için de öfkeleniyorlar.
Cumhuriyet Halk Partisi, iktidarı yenmek için etrafında kümelenilmesi gereken bir merkez olmaktan çıkmıştır. Kimseyi de böyle bir dayatma içinde tutmak vicdani değildir.
Tüm bunların dışında, İYİ Parti açısından CHP ile iş birliği yapmayan bir çizgiyi takip etmenin uzun vadede siyasi kazanımlarını görebiliriz. Dikkat ediniz, İYİ Parti kurulduğundan beri CHP ile birlikte hareket eden bir formül içinde yerini alıyor.
Bu formülün iktidarın dayattığı kutuplaşma siyasetinin bir sonucu ve zarureti olduğunu kabul ediyorum. Lakin İYİ Parti’nin CHP harici metotlar üstünden ilerleyerek bir alternatif olma potansiyelini neden görmek istemiyoruz? Siyasi partiler bu potansiyelleri ve iddiaları için kurulmuyorlar mı?
İYİ Parti’nin kurucu iradesi, CHP ile iş birliği yaparak AK Parti’yi yenme iradesi değildir.
İYİ Parti’nin kurucu iradesi, Türk milliyetçilerinin Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında konuşlanması dayatmasına karşı ortaya çıkmış bir manifesto hareketidir.
Bundan dolayı bu hareketin gerçek performansını farklı bir denklemde görmemiz de kuşkusuz önemli olacaktır.
Gelelim üçüncü bir ittifak arayışına.
Geçtiğimiz günlerde Zafer Partisi lideri açıkça bu çağrıyı yaptı. İYİ Parti’yi iş birliğine davet etti.
Ümit Bey’in bu hamlesi doğru bir strateji ama geçen haftalarda kullandığı “Akşener ile Parti kurmak en büyük hatamdı” açıklaması aynı şekilde yanlıştı.
Sayın Özdağ’ın bu ifadeleri en başta İYİ Parti’nin kurulum sürecinde kendi verdiği emek ve mücadelelere haksızlık etmek anlamına geliyor. Barikatlara tırmandığı, biber gazı yediği 15 Mayıs tarla kurultayına haksızlık ediyor.
MHP genel başkan yardımcılığını elinin tersiyle itip muhaliflerin safına katıldığı onurlu duruşa haksızlık ediyor. Dolayısıyla Ümit Bey’in bu sözleri maksadını aşan ifadelerdi. Özür dilemesi kendisine kazandırır, kaybettirmez.
İYİP-ZAFER-MEMLEKET İş birliğinin toplumsal bir karşılığı olur.
Metropollerde değil belki ama Batı ve Güney Anadolu ilçelerinde belediyeler kazanabilirler. İzmir, Aydın, Manisa, Denizli, Muğla, Uşak, Antalya, Adana, Mersin’in Türkmen demografisinin yoğun olduğu ilçelerinde favori konuma gelebilir bu ittifak.
Elbette doğru adaylar çıkarsa.
Son tahlilde, eğer İYİ Parti, CHP’den gelecek yeni cazip tekliflere de kapıyı kapatıp bu tutumunda ısrar ederse 2024 Seçimleri’nde yeni bir sınavla karşı karşıya kalacak.
Bu sınavın sonunda eriyip tükenme riski de var elbette. Lakin siyaseti her daim konfor alanında yapmayı tercih ederseniz sonunuz en fazla Abdullah Gül olur.
Bir diğer ihtimal ise İYİ Parti’nin bu sınavdan toplumsal tabanını koruyarak çıkmasıdır. Bu senaryo da 2028’e doğru yeni ve ciddi bir alternatifin liderliğine soyunmasını beraberinde getirecek.
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.