Geçtiğimiz pazartesi günü İYİ Parti, Genel İdare Kurulu’nda yaptığı değerlendirme sonucu CHP’nin seçim iş birliği yapma teklifini reddetme ve önümüzdeki yerel seçime tek girme kararı aldı. Bu yazıda bunun neden son derece yanlış ve sorunlu bir karar olduğunu açıklayacağım.
CHP’deki değişimin göz ardı edilmesi
Aslında İYİ Parti’nin yerel seçime tek girmesinin Kılıçdaroğlu CHP’nin başında kalsaydı bir mantığı ve meşruiyeti vardı. Çünkü Kılıçdaroğlu CHP’nin başında olduğu sürece muhalefetin gidebileceği bir yol yoktu ve İYİ Parti’nin de kendisini CHP’den ayrıştırması bir zaruretti. Üç ay önce Fikirtepe’de yazdığım bir yazıda bu duruma ben de işaret etmiştim[i].
Ancak CHP’de geçtiğimiz ayki kurultayla beraber bir değişim yaşandı. Bu değişim belki tam tatmin edici düzeyde olmayabilir. Bazı şeylerin değişmediğine dair haklı eleştiriler getirilebilir. Ancak öyle veya böyle Kılıçdaroğlu ve onun adaylığının dayatılmasında başrol oynayan yakın çevresindekiler CHP’nin ana yönetiminden uzaklaştırıldı. CHP asgari de olsa başarısızlık durumunda kendisini yenileyebildiğini gösterdi.
Belki CHP’nin yeni yönetimi Kılıçdaroğlu’nun adaylık dayatması konusunda özeleştiri vermedi ancak Özgür Özel genel başkanlık koltuğuna oturduğundan beri İYİ Parti’ye ve Meral Akşener’e hep yapıcı yaklaştı. “O benim ablamdır, iş birliği için bir yol buluruz” gibi pozitif ifadeler kullandı. Kılıçdaroğlu’nun adaylık dayatmasındakine benzer kamuoyu ve medya baskıları bu defa hiç olmadı.
Ne var ki İYİ Parti yönetimi bunların hepsini görmezden gelmeyi seçti.
Gerçek bir kaybet-kaybet formülü
CHP’deki değişime rağmen, eğer tek başına seçime girmek muhalefete kolektif olarak kaybettirse dahi İYİ Parti’ye bireysel olarak kazandıracak olsa bu kararın gene bir rasyonalitesi olabilirdi.
Geçtiğimiz genel seçimde bunu yaşadık. Kılıçdaroğlu ve çevresindekiler kendi parti içi çıkarlarını muhalefetin kolektif çıkarlarının önüne koydular ve bu şekilde seçimi kaybettirdiler. Bundan ötürü, İYİ Parti de artık çıkıp “muhalefetin ortak çıkarları beni ilgilendirmez, siz onu geçtiğimiz seçim düşünecektiniz, bundan sonra ben de bireysel parti çıkarım neyi gerektirirse öyle davranacağım” deme hakkına sahip.
Ancak mesele şurada ki İYİ Parti’nin seçime tek girme kararı kendisine de faydalı değil. Meselenin en akıl dışı hal aldığı nokta burada.
Türkiye siyasal sosyolojisi ve son seçim sonuçlarının açıkça gösterdiği gerçek, İYİ Parti yerel seçime tek girdiğinde tek bir büyükşehir ve il belediyesi kazanmasının mümkün olmadığı. Ayrıca birçok büyükşehir ve ilde kazanma ihtimali en yüksek muhalefet adayları CHP’nin adayları olduğundan, anti-Erdoğancı refleksle birçok İYİ Parti seçmeni gidip zaten CHP’nin adaylarına oy verecek. Bu sebeple çok büyük ihtimalle İYİ Parti’nin yerel seçimdeki toplam oyu Mayıs 2023 Seçimi’nde aldığı % 9,7’nin de altına düşecek.
Hatta muhtemelen İYİ Parti oyları böldüğü için CHP de birçok büyükşehir ve ili kaybedecek. Bu da Akşener ve İYİ Parti’yi, adaylık dayatmasıyla Mayıs 2023 Seçimi’ni kaybettiren Kılıçdaroğlu ve CHP’nin durumuna düşürecek. Muhalefet seçmeni bu kayıplardan Akşener ve İYİ Parti’yi suçlayacak.
Halbuki İYİ Parti bu seçim CHP’yle ittifak olmasa bile “senin belediyelerin sana benim belediyelerim bana” esaslı bir seçim iş birliği yapsa, seçim sonrasında iş birliğini bitirip yoluna gene tek başına devam etse hem seçim sonrası hem de 2028 Seçimi için çok daha iddialı ve güçlü hale gelebilirdi.
Mayıs 2023 Seçimi’nde yaşananlardan sonra İYİ Parti’nin CHP’den ayrışma ve kendi parti kimliğini öne çıkarma isteği anlaşılabilir ancak bunun yolu seçime tamamen tek başına girerek pire için yorgan yakmak değil, CHP ile iş birliği koşullarını değiştirmek ve sonrasında isterse gene yoluna tek devam etmekti. İYİ Parti için de faydalı olacak formül buydu.
Öyleyse neden?
Peki madem İYİ Parti’ninki bir “kaybet-kaybet” formülü, İYİ Parti yönetimi neden böyle bir karar aldı?
En yüksek ihtimal, son seçim sürecinde CHP’nin İYİ Parti’ye karşı yanlış tavırlarının İYİ Parti’de bir kompleks, uydu partisi olmadığına yönelik bir kendini ispatlama ve hatta CHP’den bir intikam alma refleksi yaratmış olması gibi gözüküyor.
Bu kompleks sebebiyle İYİ Parti yönetimi kendisini sosyolojik ve siyasi realiteyle uyuşmayan bir fanteziye inandırmış gibi.
Bu hesaba göre, bugün muhalefetin elindeki birçok belediye yerel seçimde Cumhur İttifakı’na geçse bile ekonominin kötü gitmesi gibi sebeplerle Cumhur İttifakı’ndan rahatsız olan seçmenin en azından bir bölümü, artık CHP’yle de ipleri koparmış olmasının etkisiyle, İYİ Parti’ye yönelebilir ve böylece İYİ Parti’nin seçimdeki genel oyları artmış olur. Bu oy artışının rüzgarını arkasına alarak İYİ Parti seçim sonrası daha fazla Cumhur İttifakı seçmenini kendisine çeker ve 2028’e güçlü bir bağımsız sağ parti olarak girer.
Bu belki imkansız değil ama Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz seçimi kazanabilmesi gibi oldukça düşük ihtimalli bir varsayım. Her şeyden önce bu genel değil bir yerel seçim. Yerel seçimdeki seçim sistemi o seçim bölgesinde birinci olan adayın seçimi kazanmasına dayanıyor. Genel seçimin aksine, o bölgede birinci gelmediğiniz sürece yüzde kaç oy aldığınızın bir önemi yok, kaybediyorsunuz. Hal böyle olunca seçmen neden o il veya ilçede kazanma ihtimali düşük olan İYİ Parti adaylarına yönelsin? Tüm dünyadaki siyaset bilimi araştırmalarının gösterdiği seçmenlerin öncelikle kazanacak adaylara yöneldiği. Bu açık kuralın önümüzdeki seçimde değişmesi için bir neden yok.
Zaten İYİ Parti bundan sonra CHP’den ayrı tek başına hareket edeceğini yeni söylemiyor, bunu geçtiğimiz yaz ayından beri tekrarlıyor. Ancak bu tek hareket etme kararı aylardır kendisine doğru bir seçmen yönelimine yol açmadı. Bu doğrultuda bir emare veya veri yok. Hal böyleyken önümüzdeki yerel seçimde İYİ Parti’nin oylarını arttıracağını ve bazı il ve büyükşehir belediyelerini tek başına kazanabileceğini düşünmek gerçekten hayalcilikten başka bir şey değil.
Sonuç olarak, “hür ve müstakil İYİ Parti” söylemi ideolojik olarak İYİ Parti kadrolarına cazip geliyor olabilir ama “hür ve müstakil” olmak sonuçta partiye, muhalefete ve ülkeye bir fayda getirecekse önemli. “Hür ve müstakil” olmanın başlı başına bir önemi ve değeri yok. İYİ Parti ise CHP’ye karşı kapıldığı kompleks sebebiyle bunu başlı başına bir amaç haline getirmiş gibi gözüküyor.
[i] https://www.fikirtepemedya.com/siyaset/hur-ve-mustakil-iyi-parti-turkiye-siyaseti-icin-neden-gerekli/
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.