9:54 am Siyaset

Muhalefet, CHP ve Kürt Hareketi

Geçtiğimiz günlerde CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel’in Kürt hareketine yakınlığı ile bilinen opera sanatçısı Pervin Çakar’ın konserine gitmesi, aynı konserde Pervin Buldan’ın da bulunması ve konser sonrası Özel’in bir saygı göstergesi olarak Çakar’ın elini öpmesi çok konuşuldu.

Özellikle ulusalcı ve milliyetçi kesim Özel’in Kürt hareketi ile bu derece yakın görüntü vermesini eleştirdi.

Eleştiriler iki noktada toplanıyordu: Birincisi CHP’nin Kılıçdaroğlu’nun gitmesine rağmen aslında değişmediği, ikincisi ise bu yakınlaşmanın Cumhur İttifakı’na seçim kozu vereceğiydi.

Bu yazıda bu iki argümanı incelemek istiyorum. 

CHP değişmedi mi?

Aslında Kılıçdaroğlu gidip Özel gelmesine rağmen CHP’nin bir yönüyle değişmediği doğru.

1965’te CHP kendisini “ortanın solu”nda konumlandırdığından beri CHP veya o çizgideki partilerde hep sosyal demokrat ve ulusalcı iki kanat olageldi. Bu iki kanat çoğu zaman aynı parti içerisinde yer aldı ve birbirleriyle mücadele etti. Ancak bazen iki ayrı partide temsil edildikleri de oldu.

Ne var ki CHP’nin son kurultayındaki “genel merkezciler” ve “değişimciler” arasındaki mücadele böyle bir ideolojik bölünmeye dayanmıyordu. Bir tarafın daha sosyal demokrat, diğer tarafın daha ulusalcı olduğu bir bölünme değildi bu. Daha çok tabanın son seçim yenilgisi sonrası küsmesinden hareketle Kılıçdaroğlu liderliğinin artık partiyi götürebileceği bir yer olmadığını gören parti içi bir kanadın değişim isteğiydi. Bu kesimin partinin genel olarak sol/sosyal demokrat çizgideki ideolojik doğrultusunu değiştirme gibi bir iddiası zaten başından beri hiç olmadı.

Dolayısıyla Özel’in genel başkanlığındaki yeni yönetimin neden Kürt hareketiyle belli bir yakınlık ilişkisinde olduğunu sorgulamak ve bunun üzerinden CHP’ye yüklenmek anlamlı değil.

CHP Kürt hareketinin partileriyle ilk kez böyle bir ilişki kurmuyor. Baykal döneminden sonra Kılıçdaroğlu’nun 2010’da genel başkan olup partiyi daha sosyal demokrat bir çizgiye çekmesinden beri CHP’nin Kürt hareketine tutumu aşağı yukarı zaten böyle. CHP sonuçta sol bir parti ve gene başka bir sol parti olan HEDEP’le belli bir ilişkisinin olması beklenmedik bir şey değil.

2017’de İYİ Parti kurulduğunda da CHP’nin Kürt hareketiyle ilişkileri zaten böyleydi. Ama bu İYİ Parti’nin 2018, 2019 ve 2023’te CHP ile ittifak yapmasını engellememişti.

Kürt hareketiyle ittifak seçim mi kaybettirir?

Bu belli bir haklılık pay olmakla beraber abartılan bir argüman.

Erdoğan ve AKP 2002’den beri iktidarda. Bu iktidarın 2002-2015 döneminde AKP Kürtlerin dilsel ve kültürel taleplerine hep olumlu yaklaştı, bu doğrultuda bir dolu yasal değişiklik yaptı.

Hatta ondan da öte 2009-2015 arasında doğrudan Abdullah Öcalan ve PKK ile müzakare yürüttüğü bir “çözüm süreci” başlattı.

Ancak tüm bu dönemlerde AKP oyları bırakın düşmeyi, rekor kırdı. Erdoğan bu dönemde 3 genel, 3 yerel, 2 referandum, 1 cumhurbaşkanlığı seçimi kazandı.

Eğer Kürt hareketiyle yakınlaşma bir parti için derhal oy kaybettiriyorsa o zaman bunlar nasıl olabildi?

Tabii Kürt hareketiyle yakınlaşmanın o dönemde Erdoğan için bir bedeli olmadı değil. Haziran 2015 Seçimi’nde AKP % 9 oy kaybederek meclis çoğunluğunu yitirdi. Sonra meclis çoğunluğunu yeniden ancak çözüm sürecini sonlandırıp Kasım 2015’te yeni bir seçime giderek kazanabildi.

Ancak burada dikkat etmek gerekir ki AKP o dönemde doğrudan Öcalan ve PKK ile bir süreç yönetiyordu. Bunlar Kürt hareketinin doğrudan silahlı kanadını temsil ediyorlar ve toplumdaki imajları aşırı negatif. Dolayısıyla AKP’nin içindeki görece daha milliyetçi seçmen için bardağın bir noktada taşması şaşırtıcı değil. Ki o noktada bile AKP hala tek başına % 41 oy alabilmişti.

Bu durumu dikkate alırsak CHP’nin Kürt hareketinin sivil kanadını temsil eden HEDEP ile belli bir mesafede ilişki kurmasının seçmeni muhalefetten akın akın uzaklaştıracağı önermesinin abartılı olduğunu söyleyebiliriz.

Kaldı ki Millet İttifakı 2019 Yerel Seçimi’nde HDP ile zaten örtük bir seçim ittifakı içerisindeydi. Geçen Mayıs’taki genel seçime benzer şekilde o seçimde de Cumhur İttifakı muhalif belediye başkan adaylarının HDP desteği almasını sonuna kadar propaganda malzemesi yaptı. Ancak bu propagandalar başarılı olamadı ve Millet İttifakı büyük kentlerin belediyelerini kazanarak kısmi bir başarı yakalayabildi.

Muhalefet son seçimi neden kaybetti?

Hem Erdoğan/AKP’nin 2002-2015 dönemindeki hem de muhalefetin 2019’daki başarısının gösterdiği, aslında Türkiye’de seçmen sanıldığı kadar ideolojik gerekçelerle oy kullanmıyor. Liderin kişisel becerileri veya ekonominin gidişatı da oy tercihinde en az ideoloji kadar etkili.

Muhalefetin son seçimi kaybetmesinde de HDP ile yakınlıktan çok daha fazla lider faktörü rol oynadı.

Kılıçdaroğlu ve CHP’nin seçimi cepte görerek HDP ile yakınlaşmada kantarın topuzunu kaçırdığı ve bunun da muhalefetin oylarına negatif etki ettiği argümanı bence de doğru olmakla birlikte ekonomiden huzursuz seçmenin Kılıçdaroğlu’na ve muhalefete oy vermemesinin ana nedeni bu değil, zayıf liderlik ve Altılı Masa’nın güven vermeyen yapısıydı. HDP ile gereksiz derecede yakın ilişkiler bu ilk iki ana faktöre ancak bir üçüncüsü olarak eklenebilir.

Ayrıca seçim stratejisi açısından muhalefetin HEDEP’i tamamen gözden çıkarması zaten gerçekçi de değil. HEDEP’in desteğini almamak demek, muhalefetin oylarının % 10 civarı daha düşük olması demek. Peki, muhalefet partileri Kürtlerden kaybettiği % 10’luk oyu, HEDEP’le ilişkisini kestiği için kendisine yöneleceği varsayılan milliyetçi seçmenden telafi edebilecek mi? Türkiye’de seçmen bloklarının nasıl donduğunu ve bloklar arası oy geçişlerinin ne kadar düşük olduğu göz önüne alınırsa bu mümkün gözükmemekte.

Sonuç olarak 2024 Yerel Seçimi için muhalefetin 2019’da izlediği yerel seçim stratejisini bazı revizyonlar yaparak yeniden uygulamaktan başka bir çaresi varmış gibi gözükmüyor. Kürt seçmenin desteği olmadan muhalefetin Cumhur İttifakı’ndan aldığı belediyeleri koruyabilmesi mümkün değil. İstanbul ve Ankara gibi belediyeleri muhalefetin kaybetmesi ise Türkiye’de güç dengesinin hiç olmadığı kadar Cumhur İttifakı lehine değişmesi anlamına gelecek.

Türkiye’nin iki kutuplu siyasal sisteminde muhalefet açısından ikilem açık: Belli bir mesafede de olsa Kürt hareketiyle ortak hareket etmek mi yoksa belediyeleri yeniden Cumhur İttifakı’na geri vermek mi? Maalesef üçüncü bir ihtimal yok.


*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.

Visited 268 times, 1 visit(s) today

Close