Milliyetçilik akımlarının yükselişi ve sağ siyasetin güçlenmesi, günümüz dünyasında sıklıkla tartışılan konulardan biridir. Bu konudaki çeşitli görüşler ve araştırmalar kaynak olarak gösterilecektir. Milliyetçilik, bir ulusun veya etnik grubun çıkarlarını ve kültürel kimliğini vurgulayan bir ideoloji olarak tanımlanır. Bu hareket, özellikle ekonomik krizler, politik belirsizlikler ve küresel göçmen hareketleri gibi dönemlerde ivme kazanmaktadır.
Türkiye’deki milliyetçilik ve sağ siyasetin yükselişi, göçmen akınları ve ekonomik değişimlerle sıkı bir şekilde ilişkilidir. Özellikle Suriyeli mültecilerin ülkeye gelişi ve ekonomik zorluklar, milliyetçi ve sağ görüşlü partilerin popülaritesinde artışa sebep olmuştur. Dünya genelinde de benzer eğilimler gözlemlenmektedir. Örneğin, Avrupa’da Birleşik Krallık’ın Brexit kararı, Fransa’da Ulusal Cephe’nin yükselişi ve Almanya’da Alternatif für Deutschland (AfD) partisinin popülaritesi, göçmen krizi ve ekonomik endişelerin bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Bu ülkelerde yapılan anketler ve istatistikler, halkın önemli bir kesiminin göçmen akışlarına ve ekonomik değişimlere tepki olarak milliyetçi ve sağ siyasi görüşlere yönelim gösterdiğini ortaya koymaktadır.
Politik düşünürler arasında bu konuda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bazıları, milliyetçiliğin ve sağ siyasetin yükselişini, küreselleşmenin getirdiği zorluklara bir tepki olarak görürken diğerleri, bunu ekonomik eşitsizlikler ve kimlik politikalarının sonucu olarak değerlendirir. Örneğin, ünlü politik düşünür Samuel Huntington, “Medeniyetler Çatışması” teorisinde, farklı medeniyetler arasındaki çatışmaların giderek daha belirgin hale geleceğini belirtmiştir. Bu hem milliyetçilik hem de sağ siyasetin yükselişi ile uyumludur çünkü her ikisi de kendi özgül kültürel ve politik değerlerini koruma ve tanıtma arayışında olan bir grup etrafında toplanır. Huntington’ın öğrencisi üniversitede politik teori dersimize giren ve ders dışında da ofisinde sıkça fikir alışverişinde bulunduğumuz bir profesördü. Nitekim birkaç kez Huntington’la da tanışma ve konuşma fırsatı sağlamıştı. Bugün realizmi demode bulanlar, burun kıvıranlar; yaşadığımız dünyadan bihaberler.
Politik düşünür David Goodhart ise milliyetçilik ve sağ siyasetin yükselişini daha çok ekonomik eşitsizlikler ve sosyal dışlanmaya bağlıyor. Küreselleşmenin insanların geçim kaynaklarını ve yaşam tarzlarını belirsizleştirmesi, milliyetçi ve sağ siyasetlere daha yatkın hale getirmekte. Bu politik düşünürlerin görüşleri, milliyetçiliğin ve sağ siyasetin yükselişinin hem sosyal hem de ekonomik faktörlerin kompleks bir bileşimi olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, bu sorunun çözümü de hem sosyal hem de ekonomik politika değişikliklerini gerektirecek.
Göçmen akışlarının milliyetçilik üzerindeki etkisi, Türkiye’de ve Avrupa’da özellikle belirgindir. Türkiye’de, Suriyeli mültecilerin varlığı, yerel halk arasında ekonomik ve kültürel kaygıları arttırmış, bu da milliyetçi ve sağ siyasi partilerin popülaritesini güçlendirmiştir. Özellikle işsizlik oranları ve sosyal hizmetlere erişim konularında yaşanan gerilimler, milliyetçi söylemleri körüklemektedir. Benzer şekilde, Avrupa’da da göçmen krizi, milliyetçi ve sağ görüşlü partilerin destek kazanmasında önemli bir faktör olmuştur. Örneğin, Almanya’daki AfD’nin yükselişi ve Fransa’daki Ulusal Cephe’nin popülaritesi, göçmenlere karşı artan endişelerle doğrudan ilişkilendirilebilir.
Ekonomik faktörler de milliyetçilik ve sağ siyasetin yükselişinde önemli bir rol oynamaktadır. Küresel ekonomik krizler ve yerel ekonomik zorluklar, halkın sağ siyasete yönelmesine neden olmaktadır. Türkiye’de ekonomik durgunluk ve yüksek enflasyon oranları, hükümete yönelik eleştirileri ve milliyetçi söylemleri güçlendirmiştir. Avrupa’da da benzer bir durum söz konusudur. Brexit kararı, ekonomik belirsizlikler ve iş gücü piyasasındaki değişimler, Birleşik Krallık’ta milliyetçi eğilimleri güçlendiren faktörler arasındadır. Bu ekonomik koşullar, vatandaşların göçmenlere karşı tutumunu ve milliyetçi siyasi partilere olan desteğini etkilemektedir.
Küresel ve yerel politik etkiler, milliyetçilik ve sağ siyasetin yükselişinde de göz ardı edilemez faktörlerdir. Uluslararası ilişkilerdeki gerginlikler, terörizm korkusu ve sınır güvenliği konuları, milliyetçi ve sağ siyasetin temel argümanları haline gelmiştir. Türkiye’de ve Avrupa’da terör saldırıları ve sınır güvenliği endişeleri, hükümetlerin ve halkın milliyetçi politikalara yönelmesine neden olmuştur. Özellikle Türkiye’nin Suriye ve Irak ile olan sınırındaki güvenlik sorunları, milliyetçi ve güvenlik odaklı politikaların güçlenmesine katkıda bulunmuştur. Avrupa’da ise terörizm korkusu ve sınır güvenliği endişeleri, Brexit gibi olayların arkasındaki ana motivasyonlardan biri olmuştur.
Milliyetçilik, özellikle göçmen akışları, kimlik politikaları ve ekonomik belirsizlikler gibi faktörlere bağlı olarak yükselmeye devam edecek gibi görünüyor. Türkiye’nin yerli ve millî kavramları etrafında kenetlenen bir yaklaşım izlemesi ve kimliğini ve bağımsızlığını güçlendirmeye yönelik adımlar atması; milliyetçilik unsurunun yükselişe geçmesi ve geniş bir tabana yayılma ihtimalini arttırmaktadır. Bu durum ister istemez yeni ittifakların doğmasına ve var olanların dönüşümüne neden olacaktır. Türkiye’de bir sonraki iktidarın milliyetçilerin koalisyon ittifakı olması olasılığı, mevcut politik atmosfer ve milliyetçilik eğilimlerinin güçlenmesi dikkate alındığında gerçekçi bir senaryo olarak görülüyor. Ancak bu durumun hayata geçmesi, seçmen davranışlarındaki değişiklikler ve partiler arası ittifaklara bağlı olacaktır. Bu bağlamda, hem iç hem de dış dinamiklerin bu dönüşüm sürecinde belirleyici olacağını söylemek mümkündür.
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.