İktidarın hatalarının ceremesini muhalefete ödetmek nasıl mümkün olur?
İnsan zihni bilgi işleme yöntemleri ve kapasitesi bağlamında mükemmel değildir. Bir hesap yaparken, bir iş planlarken, bir tahminde bulunurken ve bir konuda karar verirken var olan bütün verileri gözden geçirip, her veriye kıymet biçip, biçilen kıymete göre sıralama yapıp matematiksel olarak en kesin sonuçlara ulaşmak gibi bir işlem sürecini yalın insan zihninden bekleyemeyiz. Yalın bir zihin bu tür karmaşık işlemleri yapamadığı için insanlık tarihi boyunca bu eksikliği kapatmak amacıyla çeşitli somut araçlar geliştirilmiştir. Yazı, sayılar, abaküs, hesap makineleri, bilgisayarlar ve son zamanlarda şaşkınlık uyandıran beceriler sergileyen yapay zeka sistemleri gibi gereçler yalın zihnin bilgi işleme konusundaki sınırlılığını aşma arayışının sonuçlarıdır. Aslında bu somut araçlardan önce insan zihni kendi sınırlılığını aşmak için kendi içinde birtakım soyut araçlar geliştirmiştir. Bu araçlar insan zihninin bir sorun karşısında hızlıca çözüme ulaşmak için kullandığı birtakım kestirme bilgi işleme yollarıdır. Davranış bilimlerinde bu kestirme yollara “höristik” adı verilmiştir. Antik Yunanaca’da “heuriskein” kelimesi “bulmak”, “keşfetmek” gibi anlamlara gelir. Antik Yunan’ın meşhur hezarfenlerinden biri olan Arşimet’e atfedilen meşhur “eureka” (buldum) sözü de aynı kökten gelme bir kelimedir. Nasıl ki Arşimet nedenini, nasılını izah etmeden bir cismin suya batan kısmı kadar su taşırdığını bulduysa höristikler de benzer şekilde nasılını, nedenini izah etmeden zihni bir sonuca vardıran kısayollardır.
Höristikler bazı durumlarda zihinsel ekonomi açısından işimizi oldukça kolaylaştırır ve bizi uzun uzadıya düşünmekten kurtarır. Bu sayede bir soru veya sorun karşısında hızlıca bir sonuca ulaşırız. Mesela bir sokakta yürürken çok sayıda çocuğun eğlenceli seslerini duyuyorsak yakınlarda bir yerde bir çocuk parkı veya bir okul olduğunu düşünürüz. Kıyafetlerinin niteliğinden ve kıyafetleri üzerindeki lekelerden yola çıkarak birinin boyacı olduğunu tahmin edebiliriz. Höristikler bizi detaylı algoritmalarla uğraşmaktan da koruyarak zihin ekonomisine hizmet ederler. Mesela “p-n-c-r” sessiz harflerini içeren bir kelime bulmamız istendiğinde sırayla bütün harflerin yerlerini değiştirerek ve birer sesli harf de ekleyerek anlamlı bir kelime oluşturmayı denemeyiz. Böyle bir algoritma bir sonuca ulaşmamızı oldukça geciktirir. Bu sessiz harflere baktığımızda aklımıza “pencere” kelimesi birdenbire geliverir ve bu durum “eureka” diyebileceğimiz bir keşif gibidir. Fakat höristikler bize mutlak doğru sonuçlar vermezler ve dış etkilere çok açıktırlar. Mesela şeker pancarından şeker üretimi ile ilgili bir video izledikten sonra bu harflere bakmış olsaydık büyük ihtimalle “pencere” değil “pancar” tahmininde bulunurduk. Bu alanda yapılan araştırmalar höristiklerin özellikle basit konularda yaklaşık olarak doğru sonuçlar üretebildiğini ama konu karmaşıklaştıkça sonuçların doğruluğunun azaldığını göstermiştir.
Siyasi propaganda ve höristikler
Höristikler siyaset psikolojisi açısından da önem taşır. Özellikle de propaganda süreçlerinde seçmenlerin mantığından çok höristikleri hedef alınır. Mantığa dayalı, sistematik akıl yürütmeye kıyasla höristikler manipülasyona daha açıktır. Siyaset karmaşık bir bilgi ve pratik alanıdır ve seçmen bu alanda kimin söz sahibi olması gerektiği konusunda karar verirken uzun uzadıya düşünme yükü altına girmek istemez. Zaten seçmenlerin büyük bir bölümünün gerek siyasi arenada cereyan eden işlerle, gerek devlet idaresi konularıyla ilgili bilgisi doğal olarak sınırlıdır. Bilgi sınırlı olduğu zaman da höristiklere daha çok iş düşer. Siyasetçi de bu yolları propagandanın asıl eylem alanı olarak belirlediğinde başarı şansını arttırır. Siyaset karmaşık bir alan olduğu için höristikler üzerinden verilen siyasi kararların doğru, makul ve ideal olma şansı daha azdır. Bununla beraber höristikler üzerinden verilen kararların her zaman yanlış olduğu da söylenemez.
En sık kullandığımız höristik tipi “bulunabilirlik” höristiğidir (availability heuristic). Bir konuda karar vermemiz gerektiğinde elimizin altında hazır bulunan bilgiyi kullanarak karar verme eğiliminde oluruz. Bir bilginin elimizin altında bulunması bir olayın anısının taze olması şeklinde de olabilir. Bilgi her zaman dışarıda değildir, bazen zihnimizde anı şeklinde hazır bulunuyor olabilir. Mesela yaşadığımız sokakta yakın zamanda birkaç evde yangın çıktığını farz edelim. Böyle bir durumda konut sigortası yaptırmaya daha yatkın oluruz çünkü yakın zamanda şahit olduğumuz birkaç yangın yangınla ilgili risk algımızı etkilemiştir. Pazarlamacılar da bu eğilimlerden istifade etmeyi iyi bilirler. Siyasi propagandayı da bir pazarlama olarak görmek mümkündür.
İnsanların verilerden ve bilgilerden yola çıkarak karar vermeleri siyasetçilerin her zaman işine gelmeyebilir. Böyle durumlarda siyasetçiler kitlelerin höristikleri daha çok kullanmasını tercih edebilirler. Bunu sağlamak için de seçmenlerin risk algılarını değiştirmeye çalışabilirler. Bazı durumlarda da seçmen gerçek bir riskin yeterince farkında olmadığı için siyasetçiler risk algısını belirginleştirmeye çalışabilirler. Yani risk algısı üzerinde çalışmak her zaman art niyetli olmayabilir. Ne niyetle olursa olsun, uyandırılmış tehdit algısı insanların höristik kullanımını kolaylaştırır.
Bulunabilirlik höristiğini kullanarak propaganda yapmanın en kolay yollarından biri rakibin geçmişteki hatalarını seçmene hatırlatmak, bu hataların sonuçlarına dair anıları diri tutmak olabilir. Bu propaganda örneği her zaman karşımıza çıkmaktadır ve sıradanlaşmış bir taktiktir. Bulunabilirlik höristiğini kullanarak propaganda yapmanın ustalık gerektiren, riskli bir yolu vardır ki buna çok sık rastlamak mümkün değildir. Bu yolu kullanan bir siyasi parti, geçmişte kendi yaptığı hatalara ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan sonuçlara dair anıların seçmenin zihninde faili belirsiz fiiller şeklinde uyanmasını sağlayabilir.
Mayıs Seçimleri’ndeki propaganda ustalığı
Propaganda süreçlerinde rakibi ülke için bir tehdit şeklinde sunmanın bir taktik olarak kullanılmasına sıkça rastlanır. Elbette her parti ülkeyi yönetme işini rakibinden daha iyi yapacağı iddiasındadır ve rakibinin kazanması durumunda ülkenin iyi yönetilmeyeceğini savunacaktır fakat rakibin kazanmasını millî ve manevi felaketlere sebep olabilecek bir durum şeklinde sunmak, siyasi atmosferin sertleştiği ve seçmenlerin kutuplaştığı durumlarda daha çok kullanılan bir taktiktir. Türkiye siyaseti de bu şartları fazlasıyla haizdir. 2023 Mayıs Seçimleri’nde beka sorunu, darbe, hainlik, terörle iş birliği gibi ifadeler savaş meydanlarının acımasızlığıyla, adeta can almayı hedefleyen mermiler gibi kullanılmıştır. Bu süreçte höristikler üzerinden propaganda yapmanın da çarpıcı örnekleri sergilenmiştir.
Uzun süre iktidarda kalan partiler yeni bir seçim döneminde kendi eski hatalarını da örtük birer örnek olarak sunabilirler. Mesela kendi iktidarı döneminde giriştiği bir plan olumsuz neticeler doğurduysa ve bu hata yüzünden toplum birtakım sıkıntılar veya hoşnutsuzluklar yaşadıysa aynı hatayı iktidara talip olan bir rakibin yapabileceğine dair bir imada bulunmak, kitlelerin bulunabilirlik höristiğini kullanarak davranmasına neden olabilir. Bu ilginç ve zor bir stratejidir ve her zaman için risklidir. Rakip bu konuda topluma güven vermiyorsa ve bu höristiğin farkında değilse bu stratejinin başarıya ulaşma şansı yüksektir.
2023 Mayıs Seçimleri sürecinde iktidar bloku tam da böyle bir strateji kullanmıştır. Bu stratejinin iki bileşeni olmuştur. Bunlardan birincisi terör ile iş birliği, ikincisi darbe söylemleri üzerinden yürütülmüştür. Bu iki unsur da kitlelerin zihninde kolaylıkla etkili olabilmiştir zira çok yakın bir geçmişte iki konunun da örnekleri yaşanmıştır ve zihinlerde bu senaryolara dair anıların bulunabilirliği oldukça yüksektir.
Çözüm Süreci veya Açılım Süreci olarak bilinen süreç AK Parti hükümeti tarafından uygulanmış, terör sorunu barışçıl yollardan çözülmeye çalışılmış fakat her ne olduysa bu süreç olumlu biçimde neticelenmemiş ve yine Ak Parti hükümeti tarafından bu süreç sonlandırılmıştır. Bu süreçte yaşananlar Ak Parti destekçilerinin de önemli bir kısmında rahatsızlık uyandırmıştır. Önce inkar edilen, sonra kabul edilen Oslo Görüşmeleri’yle başlayan süreç Türk halkının zihninde yeni bir olabilirlik sayfası açmıştır. Bu sürecin kanlı ve yıkıcı sonuçları ortaya çıkana kadar da pek çok kişi rahatsızlığını dile getirmektense sessizce süreci izlemeyi tercih etmiştir.
1990’larda veya 2000’lerin başında devletin bölücü terör örgütüyle müzakerelere girişebileceğine, İmralı’ya heyetlerin gidip geleceğine, bölücü örgüt liderinin fikirlerinin devlet erkanı tarafından övülebileceğine kimse ihtimal vermezdi fakat Açılım Süreci böyle bir ihtimalin var olduğunu millete göstermiştir. İşte bu süreç bugün oy veren seçmenlerin çoğunun zihninde tazeliğini korumaktadır. Ak Parti, bu sürecin iyi niyetlerle ve büyük umutlarla başladığı ama karşı tarafın gizli niyetleri ve tutarsızlıkları nedeniyle sonlandırıldığı şeklinde belli belirsiz açıklamalarla kendi hatasından dönmüştür fakat devletin terörle müzakere edebileceği de seçmenlerin zihnindeki ihtimaller evrenine eklenmiştir. Çözüm Süreci’nin kapanmasının üzerinden 8 yıl kadar bir zaman geçmişken Çözüm Süreci’nin mimarı ve icracısı olan parti ve bu partinin liderlik ettiği ittifak, rakip ittifakı terörle iş birliği yapmakla, terör örgütüne ve uzantılarına gizli vaatlerde bulunmakla suçlamıştır. Bu suçlamaya karşı rakip parti ne önceden yeterli tedbiri alabilmiş ne de suçlamadan sonra etkili bir karşı argüman ortaya koyabilmiştir. Muhtemelen bu iddianın tutunamayacağını, etkili olamayacağını farz etmiş ve “kendini savunan” konumuna girmektense “pozitif propaganda” denilen yöntemle propaganda sürecine devam etmeyi yani karşı tarafa hücum etmektense kendi vaatlerini anlatmayı sürdürmüştür. Siyaset psikolojisi araştırmaları negatif propagandaya göre pozitif propagandanın daha çok işe yaradığını ortaya koymuş olsa da bu araştırmaların çoğunun Amerika gibi bir ülkede yapıldığı akılda tutulmalıdır. Beka sorunu algısının yaratıldığı, seçimin Millî Mücadele’ye benzetildiği, kutsallaştırmanın hüküm sürdüğü bir coğrafyada Amerika’daki gibi bir sonuç çıkmayacağını söylemek mümkündür. Nitekim öyle de olmuştur.
Olur olmaz yerlerde dile getirilen darbe ifadeleri de ikinci bileşenin altyapısını oluşturmuştur. Seçim yoluyla bir partinin iktidardan düşürülmesi için çalışmak bile darbe olarak sunulabilmiştir. Bu altyapının üzerine, sonradan terör örgütü olduğu anlaşılan bir cemaatle rakip blok arasında iş birliği olduğu imaları da yapılarak rakip blokun ne kadar büyük tehlikelere neden olabileceği propagandası yapılmıştır. Bu propaganda da başarılı olmuştur. Bu başarı da yine bulunabilirlik höristiği sayesinde olmuştur. 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin anısı en genç seçmenlerin bile zihninde tazeliğini korumaktadır. Yakın zamanda olmuş bir şeyin tekrar olabilme ihtimali insan zihnine daha büyük görünür. Gerçekte böyle bir ihtimal çok düşük olsa bile insanlar böyle bir ihtimali daha güçlüymüş gibi kabul ederler.
Aslında insanların zihinlerinde hazır buldukları bu darbe girişimi anısının şekillenmesinde de Ak Parti’nin yaptığı ve kendilerinin de kabul ettiği bir hata rol oynamıştı. Sonradan terör örgütü olduğu anlaşılan cemaatle Ak Parti’nin uzun süren iş birliği ve bu cemaat görünümlü terör örgütünün devletin önemli mevkilerini ele geçirmiş olması, Ak Parti ile başlamadıysa da asıl ivmeyi Ak Parti iktidarlarında kazanmıştı. Ak Parti cemaat ile olan ilişkisini aleni biçimde “kandırıldık”, “Rabbim de milletim de bizi affetsin” diyerek hata sınıfına sokmuştu. İş birliğiyle başlayan, anlaşmazlıklar ve karşılıklı ithamlarla devam eden ve en sonunda darbe girişimine varan bu süreç de insanların zihnindeki ihtimaller evrenine yeni bir gezegenin dahil olmasını sağlamıştır. 2016’nın üzerinden 7 sene geçmişken yapılan 2023 seçimlerinde iktidar bloku yine olabilirlik höristiği üzerinden çalışarak rakip bloku bu terör örgütüyle de ilişkilendirmiştir. Rakip blok bu konuda da hem önceden tedbir alma hem sonradan kendini müdafaa etme konularında zayıf kalmıştır. Hatta bol keseden vaatler arasında bu cemaat görünümlü örgütle ilgili toptancı af vaatlerine de yer vermiştir. Her ne kadar bu vaatler 15 Temmuz sonrası süreçte mağdur olan bazı kişilere yönelik olsa da kitlelerin zihninde bu vaatler kolaylıkla darbecilere de af geleceği şeklinde yorumlanmıştır.
Muhalefet liderinin, elinde toplumu kolayca ikna edebilecek kanıtlar olmaksızın, toplumun yaşadığı gerçeklikle örtüşmeyecek biçimde 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin “planlı” bir iş olduğunu iddia etmesi, 20 Temmuz’daki OHAL kararını da “sivil darbe” gibi ifadelerle karalaması ve bu söylemin içini tatmin edici biçimde dolduramamış olması iktidar blokunun kullandığı stratejinin başarı şansını yükseltmiştir.
Siyasi propaganda sürecinde höristikler üzerinden strateji geliştirmek kadar, karşı cephenin hangi höristikler üzerinden çalışacağı da göz önünde bulundurulmalı ve buna göre strateji belirlenmelidir. İktidara talip olan bir muhalefetin, uzun zamandır iktidarda bulunan siyasi partiye yöneltilecek ithamlar kadar, o partinin yönelteceği ithamlar üzerinde de önceden düşünmesi gerekir. İktidardaki partinin yapabileceği propagandaya karşı “Cambridge Analytica” gibi toplumun bihaber olduğu kavramları kullanarak sosyal medyadan mesaj yazmak, ön alma girişimi olamayacak kadar ciddiyetten uzaktır ve görüldüğü gibi işe yaramamıştır. Muhalefet bloku, iktidarın savurduğu ithamların üzerine yapışmaması için gerekli tedbirleri almayı becerememiştir. Muhalefet blokunun başarısızlığında başka birçok hatanın yanında siyaset psikolojisinin bu yönünü hesaba katmamış olması da etkili olmuştur. İktidar bloku ise riskli bir strateji kullanmış ama bu stratejiyi başarıyla icra etmiş ve kendi hatalarının ceremesini bile muhalefete ödetmeyi başarmıştır. İktidar blokunun siyaset psikolojisi dersinden başarıyla geçtiğini fakat muhalefet blokunun sınıfta kaldığını söylemek mümkündür.
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.